Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

‘Ölmek İçin Zaman Yok’

Dev şirketler "şirk"in yeni merkezleri mi?
Global sermaye hangi çığı biriktiriyor?
Birbirleriyle çatışan devletler miydi, yoksa bu da "soğuk savaş" gibi bir aldatmaca mıydı?
Çatışmanın kaynağı ve kışkırtıcısı; insanlığın esas gizli düşmanı "şirk/etler" mi?

***

Böyle düşüncelerle dolanıp duruyordum ki, ayaklarım beni yeni James Bond filmine sürükledi...
Adı da ilginç: No Time To Die/Ölmek İçin Zaman Yok.
Bilet alırken kasadaki kız sordu: "Aşılarınız tam mı?"
Salondaki boşluk da tamdı...
Işıklar söndüğünde, "Ne işim var şimdi burada?" diye sordum içimden.
Belki hangi filmde olursa olsun Lea Seydoux'yu izlemek hoşuma gittiği için...
Ve tabii M (yani MI6'nın direktörü) rolündeki Ralph Fiennes'ın etkileyici telaffuzunu dinlemek için...

***

Esas hikâye başka...
Şimdi şimdi anlıyoruz.
Casus filmleri yaklaşık 170 yıllık modern ulus devletler tarihinin ancak çeyreğini anlatıyorlar.
İstihbarat ajanları, devlet kurumlarının uzun karanlık koridorları, siyasi entrikalar, hep dengede duran düşmanlık cambazlıkları, vd.
Oysa bunlar gerçek çekişmenin yanında solda sıfır kalıyor olabilir mi?
Yani esas düşman, dünyayı yönetmek isteyen bir zengin veya zenginler grubunun manyaklığı olabilir mi?
Nedense pek dikkatimizi çekmez ama Majestelerinin Ajanı 007 Bond aslında hep bu çizgide mücadele eder.
Daha net ifade edersek; dünyayı her seferinde bir düşman devletten değil, "insanlık düşmanı" bir şirketten kurtarır.
Şimdi gel de (çekimleri Ekim 2019'da bitmiş, üzerine pandemi gelmiş ve ancak şimdi vizyona çıkabilmiş) şu James Bond filmine gitme!..

***


MİTOMAN YATAĞI!
Modern sanat, bir uyduruk kaydırık şöhret yatağı...
Ve onların ana akım medyadaki yalaka destekçileri...
Yıllardır böyle.
Günümüzün tanınmış düşünür ve sanat yorumcusu Philippe Sollers'e sorarsanız, aynı zamanda futboldan beter bir "kirli para yıkama ağıdır" modern sanat.
Eh biraz haksızlık var bu yorumun içinde ama haklı olduğu taraflar da çok...
Kişisel olarak bizde pek büyütülen bazı örnekleri biliyorum;
"ama New York'ta şurada sergi açtı, Venedik'te bienale katıldı" lansmanları fena halde uyduruk hikâyeler...
Bu yüzden şamatası çok, medyatik destekçisi bol bir modern sanat olayıyla karşılaştığımda, hele olay siyasallaştırıldığında gülüp geçiyorum.
Siz de öyle yapın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA