Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Haftanın notları: Olur mu? Olmaz!

Birçok ülkeyi hasta eden Amerikan yapımı "kanserli hücre" şimdi doğrudan ABD'de büyüyor: "Turuncu devrimler"in finansörü Soros'tan bahsediyorum...
Trump ile Soros arasında büyük bir kavga var ve iş kritik bir noktaya vardı. Belli ki, "Soros destekli" savcı Trump'ın işini bitirmeye kararlı...
Trump boşuna "ABD artık bir 3. dünya devletidir" demedi; o ülkelere neler yaptıklarını iyi biliyor.

***

Ramazan nedeniyle ara ara TV'lerdeki ilahiyatçıları izliyorum...
Günümüzün cari problemleri karşısında İslami duruş ne olabilir, diyorsanız, o konuda dişe dokunur şeyler söyleyen yok. Hele iftar programlarının bazı uzman konukları var ki, sanki 1940'ların dilinden, bakışından, dünyasından doğrudan bugünlere ışınlanmış gibiler.
Bir de terimleri gereksiz ve aslında "yanlış" biçimde modernize etme eğilimi var ki, çok gereksiz...
Mesela bir uzman Gazali'yi anlatıyor: "27 yaşında Nizamiye Medresesi'ne rektör olmuştu."
Rektör, Latince'den gelen ve kilise dilinden akademik dünyaya aktarılmış bir terim; bir yönetici etiketi...
Medresede ne işi var!
Bu tür benzetmeler izleyene belki o an "Vayy be!" dedirtir ama yanlış bilgi, yanlış bilgidir.

***

Japonlar, acil durum tahliye planlarını sürekli revize ederler.
Şimdi de Fuji Yanardağı tekrar harekete geçer ve patlarsa nasıl kaçılacağı hakkında yeni bir plan yapmışlar ve esas önerileri şöyle: Araçlarınızı bırakın ve yürüyerek kaçın!
Çünkü artık anlaşılıyor ki, afetlerde trafik sıkışıklığı büyük problem.

***

Deprem bölgelerinden başka şehirlere gitmiş çocuklar hızla geri dönmek istiyorlar.
Bir öğretmen okurum çok içli fakat doğru bir yerden anlattı:
"Kimisi evlerini, kimisi sevdiklerini kaybetmiş ama normal çocukların arasına okumaya gelmişler. Kolay değil. Belki bizim normalimiz bile incitiyor onları..."

***

Güllacın güzel yanı tadından çok hasretle vaktinin beklenmesidir. "Âşık, bekleyendir" ya, hâlimiz neredeyse öyle bir şey...
Sürekli hazır güllaç üreten bir firmanın yöneticisi "Ramazan bitiyor, biz yine güllaç yapmaya devam ediyoruz ama üretimimizin yüzde doksanı ramazanda tüketiliyor" diyor.
Dışarıda tam kıvamında güllaç bulmak artık çok zor.
Gurmelerin(!) yere göğe koyamadıkları mekânlardaki güllaçlar bile ak paklığını kaybetmiş, yaprakları kalın, az malzemeli ve maalesef kokusuzlar...
Olur mu? Olmaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA