Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kendi geçmişimiz varken Kılıçdaroğlu 1940 Almanya’sına takılmış

Zihnimizi kurcalayan o kadar çok soru var ki... Mesela Rusya ile Amerika'nın Suriye'deki Kürt devleti tasarımı üzerinde Türkiye'ye karşı birleşip anlaştıkları kuşkusu bile var gündemde... Afrin, Menbiç gibi yer isimleri rüyalarımıza kadar girmiyorlar mı? Yahut acaba Anayasa Mahkemesi düşünce özgürlüğü örtüsü altında FETÖ soruşturmalarını engellemeye mi çalışıyor gibi bir kuşku da var... İç siyasette de Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu isimleri üzerinde yoğun spekülasyon yapılmıyor mu?

Savaş davulları
Bir yanda Ortadoğu'nun her yöresinde adeta savaş davulları çalarken, bir yanda da sivil ve askeri darbe girişimleri arasında çok partili demokrasiyi hâlâ koruyabilen Ortadoğu ülkesi Türkiye'de birileri, sanki ne yaparlarsa yapsınlar bir şey olmazmış gibi davranıp konuşabiliyor.

Almanya benzetmesi
Dün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına karşı mahkemelerin direnmelerine değinirken, "Türkiye'nin bugünü 1940'lar Almanya'sına benziyor" dedi... Kılıçdaroğlu'na göre o dönemin Almanya'sının yargıçları sadece Führer'i memnun etmek için kararlar verirlermiş.

Biz bize benzeriz
Oysa CHP'nin tek parti olduğu ve İstiklal Mahkemesi kararlarının temyiz edilemediği dönemlere atıfta bulunsaydı, daha yerli malı bir tarih anlayışını sergilemiş olmaz mıydı? Mesela Hüseyin Cahit Yalçın'ın, Ahmet Emin Yalman'ın neden kaç yıl gazetecilik yapamadıklarını falan irdeleseydi... 1946-50 arasında 400 defa kapatılan gazeteleri hatırlar mı acaba? Ama nedense bizim geçmişimizi hatırlayıp bugünle mukayese etmek bazılarına pek uygun gelmiyor.

Ölürsem öleyim
Bugün artık örtülü değil bayağı açık bir savaş ortamında yaşarken, ana muhalefet keşke daha sorumlu davransaydı diye düşünmüyor muyuz?
Bizim Gaziantep'in Mazmahor'undan İstanbul'a bir evde çalışmaya gelen Hatçe, ilk gününde ekmek almak için dışarı çıkıyormuş. Evin hanımı "Hatçe dikkat et, İstanbul Mazmahor'a benzemez, sağa sola bakmadan karşıya geçersen ezilir, ölürsün" demiş. Hatçe omzunu silkip cevap vermiş evin hanımına:
- Ölürsem öleyim, canım sağ olsun!
Bunca krizleşmiş soruna çözüm aranırken birileri Mazmahor'lu Hatçe gibi davranmıyorlar mı? Şu FETÖ belasına ilişkin arınma süreci artık bitse ve tutuklu yazarlar serbest bırakılsa hepimiz mutlu olacağız... Ama birileri olayı çarpıtıp mesela 15 Temmuz darbe girişimini görmezden gelince, iş uzayıp gidiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA