Dünyanın gözü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna'da alacağı kararlarda. Türkiye ve Çin de dikkatle izlenen iki aktör konumunda. Bir bakıma yeni dünya düzeni öncelikli olarak bu dört gücün inisiyatifleriyle şekillenecek.
Şimdiye kadar Rusya ile ABD arasında Ukrayna barışı için heyetler düzeyinde beş kritik görüşme yapıldı. Bu görüşmeleri yorumlayan Kiev'in eski AB Daimi Temsilcisi Konstantin Eliseev, "Belki bazı insanları hayal kırıklığına uğratacağım ama biz ve Amerikalılar bu müzakereleri 5-0 kaybettik. Birbiri ardına gelen toplar ağlarımıza girdi" itirafında bulundu. Fakat Eliseev'in unuttuğu bir şey var. Trump, yapacağı manevralarla ülkesinin kayıplarını telafi edebilecek bir konuma sahip. Aynı şeyi Avrupa ve Ukrayna için ise söylemek zor.
Putin kalıcı ateşkes ve barışın sağlanması için emin adımlarla hareket ediyor. İşin doğrusu Trump da bu konuda Putin'e her tür desteği veriyor. Çünkü Joe Biden yönetiminin yol açtığı fiyaskonun faturasını yüklenmek istemiyor. Nitekim NYT'deki bir haberde Pentagon'un Ukrayna savaşını Almanya'nın Wiesbaden kentindeki ABD ordusuna ait tesiste organize edip yönettiğinin altı çiziliyor.
***
Kuşku yok ki bütün mali, askeri, istihbari gücüne ve 57 ülkeden oluşan müttefik ağına rağmen ABD'nin Ukrayna'da yenildiğini vurgulayan Trump, bu nedenle "Onlar savaştı ve kaybetti. Ben ise barışarak kazanacağım" diyor.***
Ukrayna'da istediği randımanı alamama ihtimaline karşı gözünü Rusya'nın yeni pazarlarına diken Trump ise hem Rusya'ya hem de Rusya ile ticaret yapan ülkelere yönelik yüzde 500'lük ithalat tarifeleri tehdidinde bulunuyor. Zira Trump, Rusya dışında Çin ve Türkiye'nin gösterdiği olağanüstü başarıları da görüyor. Teknolojide Çin, askeri savunmada ise Türkiye küresel paradigmayı dönüştüren devrimlere imza attı.
Dolayısıyla Trump en nihayetinde Ukrayna ve Avrupa'yı "bölüşme" konusunda Putin ile uzlaşacaktır. Hint- Pasifik, Orta Asya, Balkanlar, Doğu Akdeniz, Afrika ve Ortadoğu'daki nüfuz sahalarının paylaşımında ise Çin ve Türkiye başköşede yer alacak. Bu bağlamda 9 Mayıs Zafer Günü kutlamaları için Trump, Putin ve Şi Cinping'in Moskova'da bir araya gelip Yeni Yalta Düzeni'ni ilan etmeleri bekleniyor. Bu üç aktör dışında Yeni Yalta Düzeni'nde en kilit aktör sadece Türkiye görünüyor. Avrupa masada olmayacak.
İşte burada Türkiye iç cephesini ne kadar güçlendirirse yeni küresel düzende elinin o kadar güçlü olacağını biliyor. İçeriyi düzenlemeye yönelik son hamleler de bunu gösteriyor. Mandacı CHP'nin yol açtığı pürüzlere rağmen Türkiye 80 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak denli avantajlı konumda. Üstelik bölgesel ve küresel gidişat da ülkemizin kararlılık ve önemini daha da artırıyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bercan Tutar | Türkiye ve 'Yeni Yalta Düzeni'