Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Erdoğan’ın tepkisi ile Çipras’ın uyarısı neden örtüşüyor?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan'a uyarılarına devam ediyor.

Cuma namazı çıkışı Yunanistan ile yüksek düzeyli stratejik konsey toplantısının bu yıl yapılmayacağını ve bundan daha açık bir rest olmayacağını söyledi: "Yunanistan bundan sonra başının çaresine baksın."

Daha önce Erdoğan, Yunan Başbakanı Miçotakis'in 19 Mayıs'ta Amerikan Kongresinde Türkiye'ye F-16 satışlarının engellenmesini istemesine tepki vermiş ve "benim için Miçotakis diye birisi yok" demişti.

Bu haklı tepki Miçotakis'in mart ayında İstanbul'daki görüşmede üçüncü tarafları ikili ilişkiye karıştırmama sözünü açıktan ihlal etmesine idi.

Müteakiben Erdoğan, Yunanistan'ı "tıpkı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden uzak durma" konusunda ikaz etti.

Ege'deki gayri-askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye davet etti ve ekledi: "şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum… Türkiye, Ege'deki haklarından vazgeçmeyeceği gibi, adaların silahlandırılması konusunda uluslararası hakların kendine tanıdığı yetkileri gerektiğinde kullanmaktan geri durmayacaktır."

Miçotakis bir yandan Türkiye aleyhtarı gündemi ABD ve AB nezdinde devam ettirmekte diğer yandan ikili ilişkilerde gerilim istemediğini söylemekte.

Ayrıca, Yunan siyasetçilerinin Türkiye'yi "yayılmacı ve saldırgan" olarak resmeden söylemleri Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra iyice arttı.

Doğu Ege adalarının askerileştirilmesine ek olarak ABD ve Fransa ile askeri iş birliklerine güvenen Atina'nın karasularını 12 mile çıkaracağı konuşulur hale geldi.

Erdoğan bu gidişatın kabul edilemez olduğunu "aklınızı başınıza alın" ve "başınızın çaresine bakın" restiyle gösterdi.

Ocak 2021'de başlayan normalleşme sürecini sabote eden tarafın Yunanistan olduğunu netleştirdi.

***

Erdoğan'ın uyarıları Yunan ana muhalefet partisi SYRİZA lideri Çipras'ta karşılık buldu.

Çipras, Miçotakis'in dış politikasının Yunanistan'ı "Doğu Akdeniz'in zor bir bölgesinde istikrar ve güven merkeziyken, Batı'nın ileri karakolu" haline dönüştürdüğünü söyledi: "Aslında korunmasız bir karakola çünkü umarım olmaz ama eğer egemenliğimizi savunmamız gerekirse, kendimizi kandırmayalım, bir başımıza olacağız."

Bu ifadeler Yunan siyasi aklına orta ve uzun vadeyi hatırlatan rasyonel uyarılar.

Atina iki şeyi bir arada yaparak kendisini çıkmaza sürüklüyor.

Abartılı bir Türkiye korkusu ile Ankara'yı saldırganlıkla suçluyor.

Ancak adaların askerileştirilmesi, 10 mil hava sahası iddiası ve 12 mil gündemi ile Ankara'ya düşmanca yaklaşıyor.

Tıpkı Doğu Akdeniz deniz yetki alanları ve Kıbrıs ile ilgili maksimalist talepleri gibi.

Bu, Yunanistan'ın kendine kurduğu bir tuzak.

Miçotakis, ABD ve AB'den destek aldığını sanabilir ancak Çipras haklı.

Atina, ABD ile daha iyi ilişkiler pahasına Rusya ve Çin ile ilişkilerini sıkıntıya soktu.

Türkiye'ye karşı tedbir alıyorum bahanesiyle "Batı'nın ileri karakoluna" dönüştü.

Bu durum Yunan çıkarlarına uygun mu bilemem.

Ancak Ege ve Doğu Akdeniz'i iki komşunun iş birliğine dayalı bir "enerji ve turizm" alanına çevirmek varken büyük güçlerin vekalet rekabetine sürüklemek hiç de akıllıca değil.

BAE, Suudi Arabistan, İsrail (ve hatta yakında Mısır ile) normalleşme yaşayan Türkiye, Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de blok kurma çabasını akamete uğrattı.

Ankara'nın Ege'deki milli çıkarları için karşısına alamayacağı bir başkent yok.

***

Yunanistan hukuki çarpıtmalarla Türkiye'nin Doğu Ege adaları hakkındaki tezlerini çürütemez.

SETA'nın son çalışmasında uluslararası hukuk profesörü Yücel Acer'in işaret ettiği gibi bu adaları Yunanistan'a devreden antlaşmalar, söz konusu adaların silahlandırılmaması şartını koymuştur.

Öncelikle iki ülkenin de taraf olduğu Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi'nin 60. maddesi gerek iki taraflı bir antlaşmanın gerekse çok taraflı bir antlaşmanın taraflarından birisinin antlaşmayı esaslı bir şekilde ihlal etmesi (material breach) durumunda, bu ihlalden zarar gören tarafa, ihlal eden devlete karşı antlaşmanın yürürlüğünü kısmen ya da tamamen askıya alma ya da sona erdirme hakkı vermektedir.

Yine, Lozan Barış Antlaşması'nın adaların silahsızlandırılmasına dair 13. maddesi, silahsızlandırmayı açıkça "barışın korunması" ile ilişkilendirmektedir.

Yani silahsızlandırmama hükmü, adaların Yunanistan'a devrinin önemli bir şartıdır.

***

Profesör Acer'e göre bu kuralların Yunanistan tarafından ihlali, Türkiye'ye Lozan Barış Antlaşması'nın adalar üzerinde egemenliği düzenleyen maddelerini sona erdirme hakkı veriyor şeklinde yorumlanabilir.

Ayrıca, Türkiye'nin taraf olmadığı Paris Barış Antlaşması "objektif statü" yaratan bir antlaşma olduğundan, Türkiye taraf olmayan bir devlet olmamakla beraber Antlaşma'dan doğan yükümlülükleri yerine getirmekte ve söz konusu adaların statüsüne saygı göstermektedir. Dolayısı ile Türkiye, Antlaşma'dan kendisi için doğan hakları da öne sürmekle yetkili sayılmak durumundadır.

Sözün özü, Atina, Doğu Ege adalarının egemenliğini tartıştırmak istemiyorsa bir an önce bu adaları gayri-askeri statüye döndürmeli

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA