Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Muhalefetin bildirisinin dört şifresi

6'lı Masa on birinci toplantısı ile kendisini "Millet İttifakı" olarak tanımladı. Ortak bildiride bu ittifakın 14 Mayıs seçimlerinde "Yeter söz milletindir" sloganını kullanacağı da netleşti. Ayrıca, genel başkanlar TBMM yenileme kararı almadıkça Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aday olamayacağı argümanına da sarılacaklarını ilan ettiler.
Masa ortak aday için hem halkın tercihini hem de istişareyi temel alacağını gösterdi. Geçiş sürecinin nasıl yönetileceği ya da diğer tabirle 6'lı Masa'nın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önerisinin ne olduğu da ortak aday açıklanma zamanına (muhtemelen şubat ayına) ertelendi. Bildirinin havası seçimin Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı arasında çok sert rekabetçi söylem ve polemiklerle geçeceğini düşündürüyor.

***

Millet İttifakı'nın ortak aday çıkarabilme durumunda daha organize ve sert bir kampanya yürüteceği anlaşılıyor. Çoklu aday durumunda da elbette söylemlerin tonu yüksek olacak. Ancak ortak adaylık durumunda CHP'nin yıllardır kurduğu suçlayıcı dil, diğer sağ partileri de tümüyle kuşatacak.
İP, "Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet" sloganı ile öne çıkarken DEVA ve GP şahsi anekdotlar ekleyerek aynı dili yeniden üretmekten çekinmiyor. Ortak sert bir kampanyanın uluslararası karşılığı da hazır. Batı medyası şimdiden Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı kampanyayı hızlandırdı. Washington'dan F-16'ların satışının İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğinin onaylamasına bağlandığını ifade eden açıklamaların gelmesi Türkiye-Batı ilişkileri için olumlu sinyaller değil.

***

Bildiride muhalefetin aşırı sert söylemlere yöneleceği kanaatine beni iten dört husus var. 1-Bildiri, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devletimiz için bir beka sorunu haline gelmiştir" diyerek sistem tartışmasını en üst düzeyde güvenlik sorunu haline getirmekte.
2- Yine, 14 Mayıs seçimlerini "kader seçimi" olarak nitelemekte.
3- Bildiri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığını, daha önceki açıklamaların aksine, reddederek tek adamlık suçlamasının parçası haline getirmekte. Bu yaklaşımı Kılıçdaroğlu'nun "YSK'ya güvenmiyorum" açıklaması ile birlikte ele aldığımızda mesele anayasal bir konunun siyasi-teknik tartışması değil. Muhalefet, YSK dahil, Türkiye'nin tüm kurumlarını suçlayarak seçimlere büyük bir "güvensizlik" içinde gidildiği havası yayıyor. Bu, "muhalefetin beka söylemini kullanmasıdır."
4- Bildiri başörtüsüne dair Anayasa değişikliğini desteklememeyi "Cumhur İttifakı'nın samimiyetsiz bir şekilde kadınların başörtüsü hakkını siyasi istismar ve ranta dönüştürme amacı" şeklinde meşrulaştırmakta. Masadaki sağ partilerin bu söylemde birleşmesi muhafazakârların kazanımları bağlamında yoğun bir "dine kim zarar veriyor" tartışması başlatacaklarını hissettiriyor.

***

Masanın Cumhurbaşkanı Erdoğan "yeniden aday olamaz" argümanına sahip çıkmasında kuşkusuz muhalefet çevrelerindeki eleştirinin de payı var. Mağduriyet üretmeden Anayasa'ya aykırılık sorgulaması yapılabileceğini düşünenler var. Muhalefet seçime 105 gün kala "aday olamaz" tartışmasını açarak kamuoyunu ikna edemez. "Korktunuz, yenilginize mazeret üretiyorsunuz" şeklindeki karşı eleştirileri görür. Seçime bu kadar yaklaşmışken "aday olamazsın" tutumu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylem alanını genişletir.
14 Mayıs sembolizmini daha etkili kullanmasına imkân verir. Beka söylemi iktidarın mı, muhalefetin mi lehinedir? Batı medyası Türkiye'nin başarılarını hedef alırken seçmen nezdinde muhalefetin beka söylemi mi, iktidarın küresel ve ulusal kaos kaygılarını dindiren "Türkiye Yüzyılı" özgüveni mi etkili olur? Bence ikincisi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA