Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Kraliçe’nin ardından

Geçen hafta Kraliçe 2. Elizabeth'in vefatının ardından yazdığım "Kraliçe hayranlarına anımsatırım" başlıklı yazım, okurlarımızdan büyük destek aldı. Değerli okurum Turgay Tanrıver de bu minvalde köşemize katkıda bulunmak istemiş ve Senegalli yazar/yönetmen Usmane Sembene'nin onur ödülü verilmek üzere davet edildiği törende, Kraliçe'nin yüzüne karşı yaptığı müthiş konuşmayı anımsatmış. İşte o tarihi sözler:



"Sayın baylar ve bayanlar, konuşmama İngiliz dilinde devam etmeyeceğim için hepinizden özür dilerim. Sizin topraklarınızdayım ve sizin sahibi olduğunuz sistem içinde sizin tarafınızdan payelendiriliyorum. Ancak asıl konuşmam kendi öz dilimde olacaktır. Merak edenler, konuşmamın İngiliz diline tercümesini koltuklarında bulabilirler. İngilizler geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise; bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı. İngilizlerin dinini, dilini öğrendik. Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkâr köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler. İngilizler gelmeden önce topraklarımızda sadece kavga vardı. İngilizlerin kutsal dini bizim kavgacılığımızı kullandı, evlatlarımızı savaşçı yaptı. Hem de sadece kendi kardeşleriyle savaşan, dünyayı İngiliz dilinden ve İncil'den ibaret sanan vahşi savaşçılar. Hastalıklar yaydılar. Ne olduğunu bilmediğimiz içeceklerle bizleri hasta ve zayıf yaptılar. Atalarımızı zincirleyerek büyük şehirlerine köle olarak götürdüler. O büyük binaları, caddeleri, tünelleri ve kiliseleri insan etinin üzerine inşa ettiler. Kendilerini temizlemek için sanatçılarına fikir adamlarına, sadece kendilerini kapsayan insan tariflerini yaptırdılar. Her çeşit yiyeceklerin büyüdüğü topraklarımıza ilaçlar döktüler. Toprağın altındaki yanıcı siyah cehennem kanı için bizleri öldürdüler. Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler. Her gelen gemiden, kıyılarımıza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. İlk gelenler zulüm ettiler, arkasından gelen arkadaşları zulmü durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler. Bugün gelenler de aynı sistemle hâlâ işgale devam etmekteler. Yeni ilaçları, biyolojik silahları ve hastalıkları deneyen gönüllü doktorlarınızı istemiyoruz. Emperyalist sisteminizde geri dönüşüm ekonomisiyle aslında sömürü olan yiyecek yardımlarınızı kabul etmiyoruz. Birbirimizi anlamamızı zorlaştıran, şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan fakir dilinizi red ediyoruz. Çağdaş dünya daveti içindeki, bizi zorla şekillendiren yüzeysel sanat kuramlarınıza karşı çıkıyoruz. Özgürlüğümüzü ilan ediyor, Afrikalı insanlar olarak doğduğumuzu ve Afrikalı ölmek için de bütün Avrupa'yı topraklarımızdan kovuyoruz. Birbirimizi öldürelim diye bize öğrettiğiniz ırkçılığı, felsefe adına önümüze sürdüğünüz batının sığ kafalı laflarını, hukuk adına yaptığınız bütün şovenistliklerinizi ve sanat diye dayattığınız bütün estetik öğretilerinizi Afrika topraklarından silene kadar Afrika sizinle savaşacaktır.
Siz kabul etmesiniz de bir Afrikalı en az dünyanın herhangi bir yerindeki bir batılı kadar onurludur. İnsan onurlu doğar. Ve hiçbir insanın kraliçelerin vereceği onura ihtiyacı yoktur..."
Sembene, bu konuşmanın ardından ödülünü almadan salondan ayrılmıştır.
YAZAR NOTU: Değerli okurumun bu hatırlatmasını, hâlâ "yerli ve milli olmanın" değerini kavrayamayanlara ithaf ediyorum.

Astrologdan hava durumu
Sevgili Tansu Sarı kardeşim, Beyaz TV'deki Hayatta Her Şey Var programında Astrolog Mine Ölmez'in hava durumu sunuculuğuna soyunduğu anları not etmiş:
"Balık dolunaylarının insanı biraz daha duygusallaştıran, çözen, böyle yavru kedi gibi hissettiren bir havası vardır. Ama aynı zamanda maneviyatın ve ilahi enerjilerin de çok yoğun olduğu zamanlardır. Göklerden çok fazla yağmur iner. Mesela bu hafta seller, yağmurlar, yağışlar artabilir. Önümüzdeki haftalarda da bir 15 gün bunu yaşayabiliriz..."

Şeref kürsüsü
Gaziantep'te "Makam aracım" dediği elektrikli scooter ile her işini gören muhtar Ali Göğebakan hem çevre duyarlılığı hem de tevazu konusunda pek çok siyasiye ders verdi.

Zap'tiye
Herkesin belinde tabanca, cebinde bıçak, bagajında beyzbol sopası... Bırakın el kol hareketini, trafikte karşılaştığınız araçlara korna çalıp, selektör yaparken bile iki kere düşünün!..

Ne demiş?
"İmparatorlar, tahtlarında ölmeli..." (Yakında Atv'de başlayacak Ben Bu Cihana Sığmazam dizisinin fragmanından)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA