Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Bu film Barış Akarsu’ya iki numara küçük

Can dostum merhum Barış Akarsu'yu anlatan "Merhaba" filmini büyük bir merak ve heyecanla bekliyordum. Ancak galadan kocaman bir hayal kırıklığı ile ayrıldım. Çünkü her özelliği, her yeteneği ayrı film olacak kadar ilginç kısacık yaşamında tüm Türkiye'yi kendine hayran bırakacak kadar müthiş bir yıldız ışığına sahip, yüreğine dünyaları sığdırmış Barış Akarsu'nun üstün karakterinin ve derin hayat felsefesinin yanında bu film ona iki numara küçük gelmiş. Barış Akarsu'nun hayatı sadece hüzünlü bir aşk hikayesinden ibaret sayılmış. Film sanki Barış'a değil de, aynı kazada yitirdiği sevgilisi Zeynep'e adanmış.



Barış'ın hayatının önemli bir bölümüne çok yakından şahitlik etmiş ben ve benim gibi kişilere danışılmadan, yorumlatılmadan, bilgi ve anı toplanmadan yazılan yüzeysel senaryo ne yazık ki son derece zayıf kalmış. İzlerken "İyi ki Hatice anne bu filmi göremedi" diye geçirdim içimden. Eminim daha gala çıkışında isyan ederdi... 2004'te İstanbul'da henüz Çamlıca Kulesi'nin bulunmaması, Barış'ın anne ve babasının mutlu mesut birlikte değil, ayrı ayrı yaşadıkları gibi maddi hataları saymıyorum bile...
Film ayrıca telif engellerini de aşamamış. Bu da yapımcısının iletişim beceriksizliğinden kaynaklanıyor olabilir. Oysa ne Akademi Türkiye'nin yapımcısı Pelin Akat ne de Atv yönetimi, Türkiye'nin sevgilisi Barış Akarsu için yapılacak bir biyografi filmine destek vermekten uzak kalırdı.
En çok da neye üzüldüm biliyor musunuz? Barış Akarsu'ya adeta Barış'tan daha çok benzeyen, onun sadece görüntüsünü değil vücut dilini, şarkı söyleme tekniğini de yalayıp yutarak rolüne hazırlanan İsmail Ege Şaşmaz'ın muhteşem performansının, zayıf senaryo nedeniyle ziyan olmasına...
Ama yine de bu filme gitmemezlik etmeyin. Ben bugüne kadar hayranlarının fuayede hep birlikte o sanatçının şarkılarını söylediği bir biyografi filmi galasına rastlamamıştım. Belli ki Barış sevgisi, bir gram bile eksilmemiş. Gidin ve siz de benim gibi onu ne çok özlediğinizin farkına varın...

Yeter! Kasmayın bu milleti...
Efendim bir bilgisayar, geleceğe yönelik projeksiyon yapmış. 2050 yılına kadar önce denizlerde hayat bitecek, sonra kara hayvanları ortadan kalkacak, son olarak da insanlar ölecekmiş. Dünya nüfusu 1900'lerdeki sayısına dönecekmiş filan...
Felaket haberlerine bayılırız ya, bunun da üzerine atlayanlar oldu tabii. Sanki dünyada insanları huzursuz edecek olay kıtlığı çekiliyormuş gibi bire bin katarak yazıp, çizdiler. Hatırlayın, Maya takvimini esas alıp, 2012'de dünyanın yok olacağını iddia ederek, insanlara kabuslar gösterenler de olmuştu. Ne oldu?
Gelin görün ki, dünyada güzel şeyler de oluyor ama bunları gazetelerde, televizyonlarda göremiyorsunuz. Örneğin, ozon tabakasındaki incelmenin son 20 yılda giderek azaldığı, Alanya'daki yangında harap olan ormanların iki yılda yeşillendiği, Marmara'da müsilaj tedbirleriyle başlatılan çevre hamlesi sonucu deniz yaşamının yeniden canlandığı bu haberlerde yer almaz. Çünkü köhneleşmiş bir anlayış vardır: İyi haber, haber değildir!..

Neredesin Birleşmiş Milletler?
Ne demişti, Rusya-Ukrayna savaşı sırasında bir Avrupalı gazeteci? "Ama bu sefer ölenler sarı saçlı, mavi gözlü..." Yıllardır Orta Doğu'da yaşanan kirli savaşın kurbanı olan, insan tüccarlarının elinde Akdeniz'in sularına gömülen masum "esmer" çocukları hiçe sayarak...
Beyoğlu'nda ölen ve anasız, babasız kalan çocukların çoğu sarışın ve açık renk gözlüydü biliyor musunuz? Yani sizin renk skalasından ibaret insanlık yelpazenizin içindeydiler.
Beyoğlu'nda ölen ve anasız, babasız kalan çocukların çoğu sarışın ve açık renk gözlüydü biliyor musunuz? Yani sizin renk skalasından ibaret insanlık yelpazenizin içindeydiler. Peki genel sekreterinin kuru bir taziye mesajından ibaret sözde "Birleşmiş Milletler" tepkisine ne buyrulur? Charlie Hebdo dergisine saldırının ardından kol kola yürüyen dünya liderleri, neredesiniz?


Gaf kürsüsü
Hülya Avşar, yolda karşılaştığı magazin muhabirlerine bu kez farklı bir cevap verdi: "Artık konuşmama kararı verdim. Konuşmaktan yalama oldum..."

Zap'tiye
Koca Polat Alemdar (Necati Şaşmaz) bile suç örgütü Sarallar'ın gazabına uğradığına göre, varın normal vatandaşın halini siz düşünün!

Ne demiş?
"Ne olursan ol ama en iyisi ol!.." (Dedesinin, Barış Akarsu'ya verdiği hayat dersi)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA