Geçen hafta CHP'nin kolaycı zihniyetini eleştiren "Muhalefeti de halkın sırtına yüklediler" başlıklı bir yorum kaleme almıştım. Köşemizin müdavimlerinden sevgili Cihan Ramoğlu, o yazıya harika bir ek yapmış:
"Sadece muhalefeti değil Yüksel bey, devletin bekasını da halkın sırtına yüklediler! Çok uzatmadan düşüncemi belirtmek istiyorum:
Şu 'İstanbul nimet, nimet' ile başlayıp, 'Gelin beraber yönetelim' ile devam eden ve 'Beni alamazsınız'a kadar gelen hepimizin şahit olduğu 'turp' meselesi gösteriyor ki; Başbakanlık makamı nasıl kaldırıldıysa Belediye Başkanlıkları'nın makam olmaktan çıkarılması ve yerine Yerel ve Sosyal Hizmetler (Belediye) Müdürlükleri'nin getirilmesi gerekmektedir. Epeydir bunu her yerde savunuyorum. Kültür, sağlık, emniyet müdürlüğü gibi devletin her kademesi ile etkin çalışarak görevini yapacak bir Yerel ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü oluşturulmalı... Seçilmiş değil, atanmış! Yiyen değil, yedirmeyen kurum!.. Kimsenin buna itiraz edeceğini sanmıyorum. Gelin, faydalı bir şeyleri de oylayalım. Liderler ve vekiller hemen bir taslak hazırlayıp TBMM'ye getirsin, onay alınırsa hemen referanduma gidip halka sorulsun. Bu iş uzamadan, daha da çirkinleşmeden bitsin! Mevcut belediyecilik anlayışı ve siyasetçilerin kötü alışkanlıklarıyla belediyelerdeki yolsuzluk, rüşvet ve terör ilişkileri asla bitmeyecek! Bu kesin ve net!"
Halk otobüsleri İBB'den çok dertli
Halk otobüsü sahipleri ve şoförleri, Saraçhane'de vandallardan daha sık toplanıp protesto gösterisi yapıyor ama ne yazık ki İBB'nin umurunda olmuyor.
İşte otobüs işletmecisi Celal Aktürk'ün yardım çığlığı:
"Sayın Aytuğ yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Sizden ricam, köşenizde İBB'deki halk otobüsü camiası ile ilgili dönen dolapları da gündeme getirmeniz. 3021 özel halk otobüsçüsünün yıllardır gasp edilen hak edişlerini, araç başına 2 milyondan fazla alacağımızı içerde erittiler. Esnaf çok zor durumda. Bile bile hak ettiğimiz emeklerimizi iç ettiler. Bunlar yetkililerce araştırılsın ve kamuoyu bilgilendirilsin. Eminim ki altından bir sürü pislik çıkacak. Sesimizi duyuramıyoruz, lütfen köşenizde bu durumu dile getirin, bize ses olun. Saygılar..."
YAZAR NOTU: Elçiye zeval olmaz ama İBB yetkilileri siyasetten fırsat bulup vatandaşın derdiyle ilgilenir mi, işte ondan şüpheliyim.
Bu ne rezilliktir?
Köşemizin en üretken ve katılımcı okurlarından sevgili dostum Ali Aktulga, Siyah Kalp'i eksen alarak, televizyon dizilerinin toplum ahlakını nasıl tehdit ettiğini irdelemiş:
"Yerli dizilerde senaristlerin yaratıcı zekası mi köreldi, yoksa aslında kızdığımız ama maalesef toplumumuzdaki dejenerasyonun bir yansıması olan gündüz programlarında bile rastlamadığımız çarpıklıklara patinaj yaptıran trajikomik konular mı işleniyor dizilerde?
Siyah Kalp dizisinde kuşaktan kuşağa geçen 'evin çalışan personelinden çocuk yapma sapıklığı' şahika seviyesinde. Şansalan ailesinde dede Şansalan'ın hizmetçiden olan gayrimeşru oğlu Tahsin'den sonra, büyük oğlu Samet Şansalan'ın oğlu Esat da yine mutfak personeli Esma'yı hamile bırakıp ağabeyinin zoruyla formalite gereği de olsa evlendi. Yetmedi, dedenin evin kahyası Bünyamin'in de babası olduğu ortaya çıktı. Bu sülalenin kanındaki anomali gereği kahyanın da Şansalan olduğunu öğrenmesinden sonra biti kanlandı ve o da bu sapık geleneği bozmayıp, mutfak personeli Türkan ile yatağa girdi. Kızın da hamileyim haberini vermesini ve 'gayrimeşru torunlardan oluşan bir takım kurulmasını' heyecanla bekliyoruz."
Gaf kürsüsü
Muharrem Akduman'dan yeni not: Ben Bilirim'de 4 yüksek tahsillinin "Sözlük nedir?" sorusuna verdikleri cevap: "Cümle?!?!" Diplomalarınızı yırtın yahu. Lügat diye bir kelime duymadınız mı?
Zap'tiye
Dünyayı soldurmakta üzerimize yok!..
Ne demiş?
Sokak röportajcısı sordu: "Pi sayısı kaçtır?" Abimiz yanlış anladı: "Kumanda pili mi?"