Bir İstanbul Moda Haftası daha geride kaldı ve herkes dedikodunun dibine vurdu.
Sadece bir defileyi izleyen bir arkadaşım; defilenin ünlü izleyicilerini, kimin ne giydiğini, şık ve rüküşleri anlattı bana.
O zaman bir kez daha anladım ki; moda haftasına katılımın amacı, tıpkı diğer davetlerde olduğu gibi bir 'görünme ve gösterme' durumu...
Olay, gayet magazinsel sınırlar içinde yaşanıyor. Arkadaşım gittiği defilede en çok, ünlü bir hanımın ayağındaki 15 bin dolarlık çizmelerin konuşulduğunu ve tüm kadınların kıskançlıkla ona baktığını söyledi.

ONCA EMEĞE YAZIK
Eminim bu moda haftası başlamadan önce, bazı kadınlar bayağı ciddi bir hazırlık evresinden geçiyordur. Gardıroplarına bakıyor ve hangi gün, ne giyeceğini belirliyorlardır.
Hatta moda haftası alışverişine çıkanlar bile var...
Tabii ki olayın magazini yaşanacak, tabii ki ön sıralar ünlü konuklara ayrılacak ama onca emeğe yazık değil mi? Kimse, tasarımcılardan veya mankenlerden söz etmiyor.
O kadar yayın yapıldı; aklınızda hangi modacının defilesi kaldı?
Zaten eski mankenler olmasa, defile de yapılamayacak sanki... Manken yok ve halen eskilere rağbet ediliyor...
İki çocuk annesi Çağla Şıkel'in, Güzide Duran'ın yerini alacak, onlar gibi yürüyecek birileri çıkmadı henüz.
Anlayın durumu yani...
Niye moda haftasında ünlüler podyuma çıkmalı dedim; çünkü modayı seviyorlar. Bu işe akıl, zaman, emek ve para harcıyorlar. Hayat onlar için zaten bir podyum.
Çıkarın onları podyuma, en şahane şovu yapın!
Ben bir modacının yerinde olsam, muhteşem bir liste yapardım. Alırdım önüme haftalık dergileri, en şık ve en meraklılardan 20 kişilik bir liste çıkarırdım.
Olmaz mı? Sahneye çıkıp oyunculuk bile yapan ünlü kadınlarımız, kutsal bir amaç uğruna neden podyuma çıkmasınlar?
Bir düşünülsün derim ben.
Şaka yapmıyorum, gayet ciddiyim...