Geçen hafta, bu olaylar başlamadan önce şehri bir hafta turist gibi yaşadım.
Eminönü, Sultanahmet, Kapalıçarşı, Beyazıt, Galata, Unkapanı'nda saatlerce dolaştım.
Her yer turist kaynıyordu.
Bazen kahve içimlerinde sohbet ettik, bazen alışverişlerde yanyana düştük. "İstanbul büyüleyici" diyorlardı.
En çok Mısırçarşısı'nda, Kurukahveci Mehmet Efendi'den kahve almak için metrelerce uzayıp giden kuyruktakiler şaşırttı beni. Türk kahvesinin doyumsuz tadınını, kokusunu yanlarında götürmek istiyorlardı giderken.
Haftada iki-üç kez dev gemilerle turistler geliyor İstanbul'a.
Şehre aynı anda 5 bin, 10 bin insan dağılıyor. Oteller dolu. İstanbul güç, İstanbul güzellik, İstanbul trend...
Dünya böyle söylüyor, böyle bakıyor İstanbul'a.
Müthiş bir ekonomi dönüyor, müthiş bir dinamizm yaşanıyor.
Ama... Son günlerin tozu-bulutudumanı İstanbul'un siluetini bozuyor.
Olayların yaşandığı bölgelerde binlerce turist var. Kendinizi onların yerine koyun. Bilmediğiniz bir ülkede böyle olayların, taşın, gazın, copun arasında kalsanız siz ne hissedersiniz?
Bir daha gelir misiniz?