Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

İkoncanların gerçeği ruh hastalığı mı, stil mi?

Hayatta seçeneklerimiz arttıkça daha özgür, mutlu ve tatminkâr yaşayacağımızı düşünürüz değil mi?
Ama tercih hakkımız çoğaldıkça depresyon ve endişe de artıyormuş...
ABD Sağlık Organizasyonu'na göre 2020'ye kadar kalp hastalığından sonra en yaygın rahatsızlık depresyon olacakmış. Şampuanımı değiştirmeye karar verdim. Vermez olaydım... Geçen gün süpermarkette tam 55 çeşit şampuan saydım. Hacim kazandıranı, PH değerli, vitaminli, mineralli, organiği, alerjik olmayanı, serumlu, onarıcı, yıpranmış saçlar için, parlaklık verici, bitki özlü, renk koruyuculu, renklendirici, nemlendirici, canlandırıcı, dengeleyici, besleyici, boyalı saçlar için, ince telli saçlar için, dökülmeye karşı, koruyuculu...

BAŞIM AĞRIDI
Ben saymaktan daraldım ama çeşitleri daha bitmedi sevgili okur... Kendi içlerinde de çeşitleri var. Mesela bitki özlü olanlar, badem yağlı, lavantalı, zeytinyağlı gibi... Hangisi benim saçıma en uygundur diye etiket okumaktan beynim döndü, başım ağrıdı, gözlerim karardı...
Bu kadar seçeneğin içinde kendimi özgür hissetmek bir yana, daraldım...
Şampuan çeşidi yağlı, kuru, normal ve kepekli saç için olandan ibaretken ne rahattık. Koridorun diğer tarafındaki yüz kremlerini saymaya kalkmıyorum, yerim biter...
Gerçekten bunların hepsi birbirinden bu kadar farklı mı?
Yüzlerce alternatifin içinde kendime en uygun olanı bulmaya ve denemeye ne vaktim, ne enerjim, ne de sabrım var! Bir saatlik işkence sonucu aldığım ürünü de beğenmeyip, ertesi gün geri verdim.
Anlayacağınız seçenek bolluğu alışveriş zevkimi ve heyecanımı söndürdü... T
abii benim için kabus olan, alışverişkolikler için cennet... iPhone'u üç yıl önce almıştım. Hoşuma giden 5-6 tane aplikasyonu indirmiştim. Bugün 15 binin üstünde aplikasyonu var. Her gün bir yenisini takip etmek için günün yarısını bilgisayarın önünde geçirmek gerekir. Ona da ne vaktim, ne de isteğim var.
Dünyanın en 'cool' ve 'hünerli' telefonunu sadece bir şey için kullanıyorum; telefonla konuşmak için...
Allah inandırsın, kendime iki yıldır yeni bir kot pantolon almıyorum. Çünkü pantolonun kalçama nasıl oturduğu konusunda biraz titizim. En son bir butikten çok beğenerek aldığım jean'ime eskimesin diye gözüm gibi bakıyorum, çünkü yenisini almaya sabrım yok. Alışveriş merkezlerinde onlarca mağazada satılan yüzlerce çeşidin içinden hangisinin vücuduma en uygun oturacağını denemeye tahammülüm yok... Yıkanmışlar, asitlenmişler, taşlanmışlar, yırtıklar, düşük belli, yüksek belli, skinny jeanler, bol kesimler, apachi, hippi ve daha yüzlercesi...
İkoncan olmayınca sadece iki kot pantolonun olması ayıp değildir herhalde...
(Bu arada ikoncanlara kötü bir haberim var; Amerikan Psikiyatri Derneği, alışverişkolikliğin ruh hastalığı olduğunu kabul edip etmeyeceklerini tartışıyormuş...)

BASİT YAŞAMI ARIYORUM
Neyse, demek istediğim seçeneklerimiz arttıkça beklentilerimiz yükseliyor.
Sahip olduğumuzdan hep bir fazlasını arar olduk.
Beklentilerim yükseldikçe de kendimi özgür hissetmek yerine daha açgözlü, maymun iştahlı, obsessif ve tatminsiz hissediyorum. İnsan değeri, ne kadar çok şeye sahip olduğunla bir tutulmaya başladı.
Net değerimizle öz değerimizi karıştırıyoruz artık.
Özgürlüğü batsın... Haklarımdan feragat etmek değil niyetim ama ben o basit yaşama geri dönmek istiyorum. Her şeyin daha az ve basit olduğu zaman her şey daha güzeldi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA