Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Gençler bize ne söylemeye çalışıyor?

Yjenerasyonunu; otoriteye karşı olan, tembel, gelecekleri için endişelenmeyen, beklentileri yüksek, narsist gençler olarak görürdüm... Çocuğunun düşük notlarından, dağınıklığından, zamanını Facebook, Twitter ve cep telefonunda geçirmesinden şikayet eden pek çok tanıdığım; şu son iki haftadır yaşananların ardından, çocuklarına daha farklı bir gözle bakmaya başladı. Tıpkı benim gibi...
Biz yetişkinler 'O onu dedi, bu bunu yaptı' ile meşgulken; bir bakıyoruz ki o 'kendileri dışında hiçbirşeye ilgi göstermediğini' düşündüğümüz gençler haberleşiyor, organize oluyor, inandıkları şey için işbirliği içinde bir şeyler yaratabiliyor.
Bu hafta ben şunu anladım; içinde yaşadığımız kültürü ve değişimi anlamak ve ayak uydurabilmek için gençleri biraz daha ciddiye almamız ve onların sesine kulak vermemiz gerekiyor.
Biz 20'li yaşlara geldiğimizde artık yetişkin olmamız bekleniyordu. Eğitim sona eriyor; paranı kazanmaya başlıyor, evlenip aileni kuruyordun. Şimdilerde ise çoğu genç yetişkinlik kapanına erken yaşta sıkışmaya hazır değil...
Onlar, hayatı keşfetmenin peşinde...
Kendilerini tanıyacakları bir süreçten geçmeleri gerektiğine inanıyorlar. Bizim gençliğimizde yaptığımız gibi öyle 'yarı evet, yarı hayır' hislerle, toplumun düzeni öyle diye hayatları ile ilgili kararları aceleye getirmeye niyetleri yok.
Belki de gençler, bizlerin tecrübelerimizden çok da mutlu olmadığımızı görüyor ve 'toplum baskısı' ile adım atma ihtiyacı hissetmiyor.
Çok daha soğukkanlılar... Onların gelecekleri bizimkinden daha belirsiz olduğu halde, şaşırtıcı derecede daha iyimserler. "Hayatta varmam gereken yere bir gün nasılsa varacağım" diye düşünüyorlar.

YENİ BİR İLETİŞİM YOLU
Peki biz yetişkinler aradaki bu düşünce ve alışkanlık farkını nasıl kapatacağız? Hele kendi çocuklarımızla...
Kızım Mira, bu hafta 18 yaşına giriyor.
Pek çok anne-kız gibi, biz de bazen birbirimizi anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bir anne olarak şimdiye kadar 'onun iyiliğini düşünerek' verdiğim nasihatler, onun için tamamen kafa ütülemekti hatta baskıydı! O yüzden çoğu zaman daha dinlemeden karşı koyuyordu ama artık gerçek bir iletişim kurma zamanı geldi...
Onu, 'İyiliğini düşünüyorum' bahanesi ile kendi beklentilerimin ve yetersizliklerimin gözüyle görmeyeceğim, tepkilerini daha iyi anlamaya çalışacağım ve kendi kırılgan yönlerimi onunla paylaşmaktan çekinmeyeceğim bir iletişim...
Çocuğunuzla bu çeşit iletişimi başlatmak kolay değil; ben de bu sefer başka bir yol denedim... Kapısı yine her zamanki gibi kapalıydı. İzin isteyip içeri girdim.
Normalde kapıyı bir kez çalıp açardım...
Gayet zarif bir ses tonuyla "Sana sevdiğin yeşil çaydan yaptım, biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum.
Yanına oturdum ve "Annen olarak seninle iletişimimde neleri yapmayı bırakmamı ve neyi daha çok yapmamı istiyorsun benden?" diye sordum.
İlk başta "Anne sen iyi misin?" dedi ve tavrıma şaşırdı. Fakat işe yaradı!
Artık onu nasıl görmek istediğim üzerine kurulu tek yönlü bir iletişimimiz yok.
Onun kim olduğunu, nasıl olması gerektiğini dikte etmeden, bana anlatmasına izin veriyorum. Meğer kendi çocuğumu ne kadar az tanıyormuşum....

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA