Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FUNDA KARAYEL

Beni babam keşfetti ama Muhsin Bey’i bile izleyemedi

O gerçek bir deha... Alçakgönüllü, mütevazı, en çok eleştiriyi kendine yapan, sıfır ego, filmleriyle, dizileriyle, oyunculuğuyla, yönetmenliğiyle, mizahıyla, taklidiyle özetle her şeyiyle insanı kendine hayran bırakan biri. Atv'nin 'Hakim' dizisiyle izleyicilerin karşısına 'Cevdet' karakteriyle çıkan Uğur Yücel'den başkası değil bahsettiğim.
SABAH ve GÜNAYDIN'ın medya sponsoru olduğu Hasan Kalyoncu Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen Altın Baklava Film Akademisi VII. Uluslararası Film Festivali'nin bu yılki sürpriz konuğuydu. Bugüne kadar hep müthiş hikâyeler anlattı bize ama bu seferki çok başkaydı. Onu dinleyen herkes bir kez daha bayıldı ona çünkü gerçek, çünkü samimi, çünkü cesur... Vicdanlı ve şefkatli. Çok derin konuşuyor, her cümlesinde bir ders var, o yüzden usta sanatçının söylediklerini bir yerlere not edin, hayatınız boyunca ihtiyacınız olabilir. Onun marka olmasının altında sadece şans ve yetenek değil, çok çalışmak, azimle çalışmak, kalbiyle çalışmak, vicdanla, merhametle çalışmak yatıyor.



Yücel, "Kendinizi en çok oyuncu mu, yönetmen mi yoksa senarist olarak mı görüyorsunuz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Neyi yapmam gerektiğini çok iyi biliyorum ama yapamıyorum. Ben bu yaşa kadar hiçbir şey olmadığımı düşünüyorum. Unvanların hepsini kendime konduramıyorum aslında, hâlâ arıyorum. Bazen kendimi izlediğimde beğenmiyorum. Hatta monitörden oyunuma bakarken bağırdığım oluyor. Benim tercihim; yazmak ve yönetmek ama yazmak daha çok sanıyorum. Yönetmenlikte memnun olduğum yerler oldu ama oyunculukta henüz öyle bir tatminim yok. Bir sahne oynuyorsun, galiba oldu diyorsun ama olmuyor. Hoca oldum üniversitede, onu da kendime konduramadım bir kere."
Söyleşisinde gençlere de tavsiyelerde bulunan usta oyuncunun dikkat çeken diğer cümleleri ise şöyle:
■ "Ben yalnız yaşıyorum, medyayla filan hiç alakam yok. 'Medyatik olsan fena olmaz, daha çok para kazanırsın' diyorlar, ben bununla da ilgilenmiyorum. Kendi dünyama inanıyorum ve oradan bakıyorum her şeye."
■ "Sanat filmi ve ana akım sinema; biri oda orkestrası, biri senfoni orkestrası. Deneysel taraflarımı gömdüm ben."
■ "Zeka çok değerli bir şey. Beni babam ve dayım keşfediyor. Eve gelenlerin gidenlerin taklidini yapıyormuşum ben 3 yaşındayken. Doktora götürüyorlar beni, 'Zeki bir çocuk ondan şaşkın bakıyor biraz' demiş. Bir taklit yaptım bir gün peltek peltek, babam 'Deha bu çocuk' dedi. Nejdet Abi'nin taklidini çok güzel yapıyordum, babam elime bir pipo verip 'Hadi Necdet Abi'nin taklidini yap' dedi. O keşfetti beni. Konservatuvar sınavımda babam vardı bir tek veli, Yıldız Kenter sahneye çıktı, 'Uğur Yücel kabul' dedi, babam el kaldırdı. Ama Muhsin Bey'i bile izleyemeden beyin kanamasından öldü ama her akşam masamda vardır."



ONDAN VİCDANI ÖĞRENDİM
■ "Oğlum benim oynadığım filmde yönetmen, ona diyorlar ki 'Babanızdan neler öğrendiniz?', kim bilir. Ben babamdan vicdan öğrendim. Vicdan ne bilmiyordum, büyüdükçe ondan öğrendim. Bilgi birikimlerim dışında aktarabileceğim tek şey vicdan."
■ "Muhsin Bey'in yeri bende çok ayrı. Çok tuhaf, çok rahat oynadığım bir cinayet konseri rolü vardı Alacakaranlık'ta, o da çok başkaydı. 'Yazı Tura' filmi de yürek işidir, değerli bir iştir benim için."

'HEYKELLE OYUNCULUĞU BAĞDAŞTIRIYORUM'
■ "Bir heykeltıraş arkadaşım sayesinde heykele başladım, resim de yapıyorum. Oyunculukla alakalı bir şey, çamurdan bir yüz oluşuyor, sehpa üzerine koyduğunuz zaman ışık alıyor, canlı oluyor heykel bir anda. Heykelle oyunculuğu çok bağdaştırdım. Senaryo çalışırken karakterleri çizerim, örneğin Balıbey karakterini çizdim. Hamur bir anda canlı bir şey olmaya başlıyor. Yeni filmlere artık heykel koyacağım. Ruhsal bir şey katmaya çalışıyorum oynadığım karakterlere."



'OBJEKTİFİN ARKASINA KALBİNİZİ KOYUN'
■ "Yönetmen objektifin arkasında su gibidir, objektifin arkasına kalbinizi koyun. Hiç kimsenin görmediği şeylere bakın arkadaşlar."
■ "Gençler deneyin, denemekten çekinmeyin, kurslar var, illa konservatuvara gitmenize gerek. Görünüş çok önemli değil, ben de diş doktoru gibi adamdım. (Gülüyor) Yakışıklıydım ama farkında değildim. Aynaya bakıp hah demedim kendime, şu an burada oturduğumda da utanıyorum. Övgüde bulundukları zaman bir varlıkmışım gibi geliyor. Övgü karşısında mahcubum, yergi karşısında kuşağım çok açıktır. Yönetmen olmak isteyen arkadaşlara önerim, klasik olacak ama çok okumak, çok seyretmek, günde 3 film devirmek. Bu senin işin. Ben Fellini, Bergman, Kore sineması, Japon, Çin, İran sinemasına tutkuyla bağlıyım, hepsine bakın. Yönetmenlerin dünya klasiklerini bilmeleri gerekir, acayip hikayeler var orada, yönetmen o hikayeleri bilmeli. Entelektüellikten bahsetmiyorum, bunlar günlük rutin işler olmalı. Bir de yazmalı, günlük yazmak, küçücük bir sahne yazmak... Açıyla ilişkili görseller kurmak, 'Kamerayı şuraya koymak gerek' filan demeli."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA