Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

Yüzyıllık derbi rekabeti tiyatro sahnesine taşındı

Futbol sahalarında yıllara dayanan Fenerbahçe- Galatasaray rekabeti tiyatro sahnesine taşındı. Aileden, çevreden ve toplumdan üzerimize atılan kimliklerimizi ve çocuklarımızı nasıl şekillendirdiğimizi taraftarlık üzerinden mizahi bir dille sorgulayan 'Fanatik' adlı oyunu, prömiyer günü izleme imkanım oldu. Tiyatro topluluğu Siyah Beyaz ve Renkli tarafından sahneye konan oyunda Salih Bademci, Neslihan Arslan ve Nurhan Özenen rol alıyor. Michael Önder'in kaleme aldığı ilk oyun olan 'Fanatik'in yönetmenliğini ise Çağrı Şensoy üstleniyor.

FANATİK BABANIN DRAMI
Arslan (Eda) ve Bademci (Tanju), başarılı bir karı-koca portresi çiziyor. Onlara kayınvalide rolünde Özenen ustalıkla eşlik ediyor. Oyun, 'Atlas' adlı 5 yaşındaki çocuklarına dedesinin öldüğü gerçeğini anlatamaya çalışan karı-kocanın çatışmasıyla başlıyor ve sonuna kadar da öyle devam ediyor. Karı-koca ve sonradan onlara dahil olan kayınvalideyle birlikte din, inanç, sünnet, erkeklik, cinsellik kavramları tartışılıyor. Baba-oğul, karı-koca, gelin-kaynana arasındaki görüş ayrılıkları zaman zaman güldürüyor ama oğlunun çok sevdiği dedesi sayesinde Galatasaraylı olmasını hazmedemeyen fanatik Fenerli bir babanın çırpınışları oyunun esas seyrini oluşturuyor. Koyu Fenerli baba, oğlunun Galatasaray'ı tutmasını, sarı-kırmızı formayı giymesini istemediği gibi, dedesinin vasiyeti olan imzalı top, atkı ve posteri bile vermek istemiyor. Her baba gibi oğluyla takımlarının maçına gitmek gibi masum bir dileği var ancak 'Atlas', dedesiyle birlikte babasının haberi olmadan Galatasaray maçına çoktan gitmiş bile. 'Tanju' bunu öğrenince iyice çıldırıyor. İş bir ara Galatasaray formasını yakmaya kadar gidecek sandım. Neyse ki öyle bir şey yaşanmadı. Ama fanatizmi sağduyuyla yenmeye, daha sakin kalmaya, taraflar arasındaki gerilimi azaltmaya çalışıp çabalamak yerine bunu körükleyen bir metin; bir Galatasaraylı olarak beni hayal kırıklığına uğrattı. İşe olabildiğince objektif yaklaşmaya çalışsam bile, taraftarlık ruhuna yakışmayan küçük düşürücü yaklaşımlardan rahatsız oldum.

GS'LİLERDEN ÖZÜR DİLEDİ
Galatasaray'ın tarihi başarılarıyla, örneğin UEFA Kupası'yla dalga geçilmesi, babanın oğlunu kandırmak için sarf ettiği 'Cinconlar, Galatasaraylılar cehenneme gidecek, Galatasaray'ın rengi şeytandan geliyor' gibi talihsiz diyaloglar güldürmekten ziyade nefret tohumlarını daha da körüklüyor. Keşke Fenerbahçelilerin, Galatasaray kompleksinin açık bir tezahürü olarak kullanılan bu diyaloglar hiç kullanılmasaydı. Çıkıp birileri 'Biz dalga geçmiyoruz, yanlış anlamışsın' derse ben de o zaman 'Oyun sonunda neden Galatasaraylılar'dan özür diliyorsunuz?' diye sorarım. Madem ortada alınacak bir durum yok, özür de dilemeyin o zaman. Bu, ayrıca oyuncunun inanmadığı bir şeyi oynadığı anlamına da gelmez mi? Yarın bir gün koyu bir Galatasaraylı oyunu izleyip oyun sırasında veya sonrasında tepkisini fanatizm çerçevesinde gösterirse ne olacak? Keşke oyun küçük çocukları için en iyisini yapmaya çalışırken kendilerini birbirlerine karşı çatışma içinde bulan bir ailenin komedisi şeklinde kalsaydı. Ya da önce aileden, sonra çevreden edindiğimiz kimlik sorgulaması, fanatizm körüklenmeden anlatılsaydı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA