Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Senin kurtuluş reçeten ne?

Eski okurlarım bilir; kısa süreli bir Yalıkavak maceram vardır benim.
Bir ara bir arkadaşımla kumsalda minik bir köy evine aşık olup kiralamıştık. İşlerimiz izin verdiği ölçüde o minik eve kaçarak huzur bulurduk.
Bunun yanında çok da eğlenirdik tabii ki.
İşte o yıllarda, orada edindiğim pek muhterem dostlarım oldu.
Bir araya geldiğinde hiç susmadan konuşup çok ama çok gülen minik bir grubuz biz.
Yaşlarımız pek birbirini tutmuyor gerçi ama tanıştığımız ilk günden beri bu hiç sorun olmadı.
Makara seviyelerimiz aynı çünkü.

ESKİ DOSTLARI GÖRMEK...
İşte hem Yalıkavak'a ayak basmayalı, hem de bu arkadaşlarımı görmeyeli yıllar olmuştu.
Hazır Gümüşlük'e kaçıp gelmişken, buluşmamak olmazdı.
Gerçi buraya geliş amacım biraz da onları görmekti ya! Kafa dinlemenin dışında yani.
Çünkü bunu siz de bilirsiniz ki, gerçekten ne varsa eskilerde var.
Eski dostlarda yani.
Hatrını, nazını çekerler, kıymet bilirler, hoş görürler, korur kollarlar, bir bakışından ne demek istediğini anlarlar, hiç kimsenin bir anlam veremeyeceği şakalarına onlar kahkahayı basarlar.
Aynı dili konuşmak, hatta konuşmadan bile anlaşmak mümkündür o 'eskiler'le...
O yüzden bu kendime bile sürpriz Bodrum kaçamağımın en iyi yanı; bu aralar biraz kanamış olan yaralarıma dost merhemi sürmemdi.
Pek iyi geldi...
İlk iki gün karalar bağlayan suratım, dönüş yolunda çiçek açmıştı.
Giderken bitmek bilmeyen Alaçatı-Gümüşlük yolu, dönüşte bir çırpıda kat edilen Gümüşlük-Alaçatı'ya döndü.

ARAFTA KALMIŞTIM
İnsan tek başına seyahat ederken kafasında binbir şey çeviriyor.
Düşünüyor da düşünüyor.
Kamyoncu arkadaşlar araçlarının arkasına yazdıkları o felsefi sözleri nerelerinden çıkarıyorlar sanıyorsunuz?
Onca saat, onca kilometre direksiyon sallamak kolay mı?
İşte benim de o dörder saatlik yolculuklarda aklıma birbirinden parlak vecize akın etti.
Mesela şunu anladım: Başını alıp çekip gitmek isteği değil mesele; dönmek isteyeceğin bir yer var mı, önemli olan o!
Ne yalan söyleyeyim, benim ilk birkaç gün ne Gümüşlük'e sığasım ne de Alaçatı'ya dönesim vardı.
Öyle arada, arafta sıkışmıştım sanki.
Sonra hem benim eski tayfanın şefkati, neşesi, hem de orada tanıştığım yeni insanların enerjisi pek iyi geldi.
Dönüş yolculuğu planlarımı öne çektim, çünkü evimi özledim.
Yollarda magandalık yapan trafik canavarlarına bile pek sinirlenmedim.
Melankolik çıktığım tek kişilik tatilden, kalabalık evime (sevgilim, kedilerim, hafta sonu tatili için gelmiş annem, teyzem, kuzenim) neşeyle döndüm.
Herkesin kendisine iyi gelecek bir 'toparlanma' reçetesi vardır.
Benimki tek başına yol yapmak, eski dostlarla buluşmak, ortam değiştirmekti.
Sizin de mutlaka vardır bir 'kurtuluş' diyetiniz. İç sesinize kulak verirseniz, eminim orada bu formülü çığlık çığlığa size duyurmaya çalışan bir ses duyacaksınız.
O sese kulak veriniz.
Yalnız bu arada ben biraz da soğuk almışım.
Sabaha kadar sahilde, ateş başı sohbetlerinde havanın üşüttüğünü anlamamışım. ('Akdeniz Akşamları'nı çalıp söylemedik tabii ki...) Şimdi müsaadenizle ben biraz ilaç alıp yatayım.
Pansuman yapıp iyileştirdiğim ruhumdan sonra iyi bakmadığım, hırpaladığım bedenime de ilgi alaka göstereyim.
Ben iyiysem herkes iyi çünkü...
Bunu bir kez daha anladım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA