İbrahim Tatlıses ile Ayşegül Yıldız'ın evliliği herkesin dilinde. Konuya parmak basmadan iki lafın belini bükemez olduk.
'Yahu nasıl olur?'muş...
Çocuğunun annesi Derya Tuna ile bile evlenmeyen Tatlıses, Ayşegül Yıldız'la nasıl evlenirmiş?
Üstelik hasta, üstelik kendinde değilmiş. Öyle diyorlar yani.
"Kız tekkeyi beklemiş, çorbayı içmiş" gibisine cümlelerle; karşıdaki kadının tüm haklarını elinden alıp sözüm ona kibar kibar yerin dibine sokuyorlar.

NE DİYORSUN AYŞE?
Bu arada sanki Ani Evlilikten Sorumlu Devlet Bakanı'ymışım gibi kimi görsem fikrimi soruyor; "Ayşe, İbrahim Tatlıses'in evliliğine ne diyorsun?"
Şaşkın şaşkın bakıyorum ve şu cevabı veriyorum: "Hiçbir şey... Hayırlısı olsun."
Çünkü gerçekten hayırlısı olsun. Yeni evliler mutlu olsun.
Ne diyeceğim ki? Bana ne ki?
Adam istemiş, karar vermiş. Kadın istemiş, karar vermiş. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de bir mani görmeyip nikahı kıymış. Eee?
Şimdi bütün bu gürültü niye?
'İbrahim Tatlıses'in kadınları' sıfatıyla fişlenen ve yıllarca bundan gocunmayan kadınların birbirilerini yemesi, kendilerini tutamayıp demeçler vermeleri, sinirlenmeleri falan niye?

BIKMIŞTIR
Güç ve şöhret ellerinden uçup gittiği için mi?
Yoksa yılların koşusunu, sürpriz atın atağıyla kaybetmelerinden mi?
Belki de Tatlıses tüm bu patırtıdan bıkmış usanmıştır, belki de yaşadığı korkunç olaydan sonra yüzünü huzura dönmek istemiştir. Belki de başka sebepleri vardır.
Aşktır, bağlılıktır, sadakattir, vefadır...
Bize ne?
Size ne?
Artık susmanın zamanı gelmedi mi? Tatlıses yaptıklarının vergisini fazlasıyla ödemedi mi?
Bırakın saçlarını beyazlatan, gücünü kudretini terk eden, her gün biraz daha imparatorluğa veda eden adam istediğini yaşasın.