Hayal kırıklıklarımız bizi oraya getiren duygularımızı aştığı zaman.
Başkaları için yaşamaya başladığımız zaman.
Neşemizi kaybettiğimiz zaman.
Yaratıcılığımız endişeye yenilmeye başladığı zaman.
Bir sonraki adımı düşünmekten, şimdinin tadını çıkartmayı unuttuğumuz zaman.
Verdiğimiz hesaplar, yediğimizi katladığı zaman.
Aslımızdan vazgeçmeye başladığımız zaman.
Dinlenmeyi, durmayı, dışarıdan kendimizi gözlemlemeyi atladığımız zaman.
Kazandıkça gönlümüzden kaybettiğimiz zaman.
Haddimizden fazla yükün altına girdiğimiz zaman.
Tükeniriz.
Yavaş yavaş benliğimizi hasta ederiz.
Bir çarkın içinde fare misali döner dururuz da hiçbir yere varamayız.
Varamadıkça eksiliriz.
Eksildikçe de tükeniriz.
Bunda şaşılacak bir şey yok.
Herkesin dayanıklılık eşiği bir değil.
Herkesin hayattan beklentisi aynı değil.
Herkes idareci olmak zorunda değil.
Herkesin başarı anlayışı, paraya ve şöhrete ayarlı değil.
Tükenilir elbet.
Dayanılamayabilir.
Çekip gidilir.
Yeniden başlamak istenebilir.
Bazı insanlar için ruh sağlıkları, güne huzurla uyanmaları, neşeyi elden bırakmamaları her şeyden daha önemli olabilir.
Yazının son cümlesi de şu olabilir:
Kendine iyi bak Meryem Uzerli; iyi ol, iyileş, içinden geçen gibi ol.
Hürrem olma sen; mutlu ol.