Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Ahmet Davutoğlu ve ‘Nasipse Adayız’

Sivas'a giden Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, halka ayran ve tavuk döner dağıtılmasına rağmen beklediği kalabalığı bulamadı. Döneri ve ayranı alan Davutoğlu'nu dinlemeden meydandan ayrıldı.
Gelecek Partisi yetkilileri, "Açılıştan sonra ikramımız devam edecektir. Sahne önüne davet ediyoruz sizleri" şeklinde anons yapmasına rağmen kulak asan olmadı. Ve Davutoğlu, döner kuyruğundan daha az insanın olduğu boş meydanda konuşma yapmak zorunda kaldı.



Bu olay bana Ercan Kesal'ın hem yönettiği hem de İstanbul'da bir belediyenin başkan aday adayı olan Dr. Kemal Güner karakterini oynadığı 'Nasipse Adayız' filmini hatırlattı.
Türkiye'de siyasetin nasıl döndüğünü ironik bir dilde anlatan filmde, Dr. Kemal, partisinin liderinin adaylığını anons edeceğini düşündüğü büyük bir yemekli gece hazırlıyor. Parti lideri de yemeğe geleceğini söylüyor.
Dr. Kemal de teşkilatına "Yemekli çok güzel bir gece olacak deyin, bu salonu doldurun" emrini veriyor. Ve salon doluyor. Davetliler ana yemeği, Dr. Kemal de parti liderini beklemeye başlıyor. Saatler geçiyor, gelen giden yok.



GERÇEK LİDER OLMAK...
Dr. Kemal'in küçük bir işi çıkıyor, ekibini "Sakın ana yemeği dağıtmayın" diye uyarıyor. Döndüğünde ise salonda dörtbeş kişinin kaldığını görüyor. "Ben size ana yemeği dağıtmayın demedim mi?" diye yardımcılarına tekme tokat girişiyor. Sonra ekibini kahveden adam toplamaya yolluyor. Ama o sırada parti lideri geliyor, salonu boş görüyor ve ismini hatırlayamadığı Dr. Kemal'in alnından öpüp "Siyaset uzun bir maratondur" diyor ve gidiyor.



Ahmet Davutoğlu, Sivas'ta konuşmasından sonra ayran, döner dağıtsaydı yine meydanı dolduramazdı gibime geliyor ama 'Nasipse Adayız' filmini mutlaka izlemeli.
Üniversitede akademisyen ve sonra danışmanken birden Dışişleri Bakanı ve Başbakan olmak, kitleleri sürükleyecek gerçek lider olmaya benzemez! Şans bir kere güler!
Siyaset uzun bir maratondur, gençlik kollarından, sokaktan başlar!

GENÇLER, SANCAR'I DİNLER Mİ?
Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, İstanbul'da katıldığı Zirve 23'te gençlere şu tavsiyede bulundu: "Yurt dışına gidin ama gittikten sonra geri dönün. Benim yaptığımı yapmayın..."



Sancar, "Ben Almanya'dayım ama sizin orası daha iyi. Benim burada kurulu düzenim var, dönemiyorum" diyen gurbetçiler gibi konuşmuş diyebilirsiniz. Ancak Sancar, konuşmasına şöyle devam ediyor: "Yurt dışında farklı dünya görüşü olan insanları görmek önemli... Fakat bizim bu memlekete borcumuz var. O bakımdan yurt dışı fırsatınız olursa çıkın ama Türkiye'nin size ihtiyacı var, mutlaka geri dönün."
Bence Sancar özeleştiri yaptı. Ailesinin ve devletinin kaynaklarıyla Türkiye'de üniversiteyi bitirdikten sonra da ABD'ye gitmişti. Ülkeye dönse belki Nobel'i kazanamayacaktı ama Sancar'ı biz yetiştirdik, meyvesini ABD yedi.
Beyin göçünün bence en trajik örneği Sancar. Yurt dışına kapağı atan kaç genç vatan borcu deyip Türkiye'ye döner bilmem ama not ortalaması yüksek ve geleceği parlak olan gençlerimizi üniversitedeyken ülkede kalmaya ikna etmeliyiz. Onlara olanaklar sunmalıyız.

ŞARJ ARAMA DERDİ BİTİYOR
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, çeşitli elektronik cihazların farklı şarj girişlerini standart hale getirmeye yönelik yasa teklifi hazırladı. Buna göre, AB ülkelerinde satılan tüm telefon, tablet ve kulaklıkların ortak bir şarj bağlantı noktasına sahip olması gerekecek.
Apple şirketi, tek bir türe uymaya zorlayacak kuralların, yenilikleri etkileyerek bir elektronik atık yığını yaratabileceğini ve tüketicileri rahatsız edebileceğini iddia ederek öneriye karşı çıkıyor.
Apple'ın tezi ikna edici değil. Tüketiciler niye rahatsız olsun ki ortak şarj aletinden. Her cihaz için farklı şarj aleti bulundurmaktan kurtuluruz. Şarj aleti ya da yedek batarya taşımak zorunda kalmayız. Bir mekana gidildiğinde telefona uyumlu şarj aleti arama derdi biter. Şarj aletlerinin yarattığı atık/çöp oranı da azalır. İnşallah AB bu yasayı çıkarır da bize de faydası olur.



BU POZİSYONDA MAÇ BİTİRİLİR Mİ?

Fenerbahçe-Giresunspor maçında hakem Cüneyt Çakır maçı 4 dakika uzattı ve gol olabilecek bir pozisyonda 4.04'te maçı bitirdi. Maçı 20 saniye daha uzatsaydı belki Giresunspor gol atacaktı.
"Çakır aynı pozisyonda Fenerbahçe'nin atağını keser miydi?" diyebilirsiniz, lakin Giresunspor kalecisi daha degaj yaparken Çakır düdüğünü çalmıştı. Fenerbahçeli bazı futbolcular durmuştu. Ve degajdan önceki pozisyonda da Fenerbahçe'nin penaltısını vermemişti. Acaba o psikolojiyle mi maçı hemen bitirdi?
Ayrıca 4 dakikalık uzatmada oyun durmadı. Böyle durumlarda bazı hakemler maçı anında bitiriyor, bazıları da gol tehlikesi olan atağı kesmiyor.
Kısacası her iki tarafın da haklı olduğu bir tartışma bu.
İki gün önce Beşiktaş-Adana Demirspor maçında 5 dakikalık uzatma 7 dakikaya uzayınca gol gelmişti. O karşılaşmada duraklama anlarında oyuncu değişikliği ve boşa geçen zamanlar olmuştu. Bazı yorumcular maçın fazla uzatıldığını söyledi.
Beşiktaş maçının fazla uzatılmasına kızanlar, şimdi Fenerbahçe maçında uzatmanın uzatması niye oynanmadı diye isyan ediyor. Bu tartışmadan da galip çıkan olmaz.



KAYSERİ OYNATMADI
BARCELONA ALDI
Barcelona, Kayserispor'dan Emre Demir'i 2 milyon avro ve artı bonuslar karşılığında transfer etti. 2027'ye kadar anlaşmaya varılan 17 yaşındaki oyuncunun serbest kalma bedeli ise 400 milyon avro olarak belirlendi.
Elbette Barcelona "Ya tutarsa" diye geleceğe yatırım yapıyor. Emre Demir, Rüştü Reçber ve Arda Turan'dan sonra Barcelona'ya transfer olan üçüncü Türk futbolcu oldu ama bu sezon Süper Lig'de oynadığı süre sıfır!
Barcelona'ya gidecek, sakatlanmasın diye mi oynatılmadı sorusu akla geliyor ama yapılan anlaşmada Emre mevcut sezonu Kayserispor'da geçirecek.
Demek ki, Emre, Hikmet Karaman'ın gözüne girememiş!



Altyazı
"İhanetin en kötü yanı, düşmanından gelmiyor olmasıdır." (The Godfather)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA