Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

CHP-HDP gençliği aynılaşırken...

İlk başlardaki hâkim söylem, Boğaziçi protestolarının siyaset üstü olduğu ve partizan bir yapı içermediği, talebin sadece rektör değişimi için olduğu yönündeydi. Ancak hem bunun doğru olmadığını biliyor hem de zaman içerisinde bu söylemin değişeceğini bekliyordum. Nitekim "Boğaziçi Dayanışma" yayınladığı mektupla Selahattin Demirtaş'ın özgür bırakılmasını talep ettiğinde ilk işaret de verilmişti.
Kaldı ki eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da ilk günlerde yayınladığı bir mesajda şöyle diyecekti: "HDP'li Üniversiteliler ile elini, emeğini, yüreğini birleştirme zamanıdır. Şimdi. Ve zamanı gelmiş bir fikrin, hareketin önünde hiçbir güç duramaz. Örgütlenme ve özgürleşme iradenizi selamlıyor, bu iradenin atılıma dönüşeceğine inançla başarılar diliyorum."
Mesajdaki "HDP'li Üniversiteliler" vurgusu önemliydi; zira eylemlerin başat aktörlerinden, esas öznelerinden birine selam yollanmış oluyordu. Nitekim Demirtaş'a özgürlük isteyen mektup gün yüzüne çıkmadan bir gün önce de HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın "HDP'li Boğaziçilileri" ziyaret videosu ortaya çıktı. O görüşmede bir öğrenci, "Bizim gücümüz sadece Boğaziçi'nden gelmiyor. Başından beri HDP ile temas halindeydik" diyerek herkesçe bilinen bir sırrı ilan etmiş oluyordu aslında.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Ayrıca "Bu ülkede devrimci bir dönüşüm ya da demokratik bir kazanım olacaksa, bunu HDP kitlesi ile birlikte yapacağız. Birlikte duracağımız kitle olarak da sizi görüyoruz" diyen Boğaziçili öğrenci de okuldaki endoktrinasyon sürecinin bir özetini sunuyordu. Zaten başından beri yasal yollarla atanan rektörün "kayyum rektör" diye tanımlanması da HDP'li belediyelere atanan kayyumlarla okulu birleştirme çabasının bir ürünüydü.
Onlara belediye iş makineleriyle hendek kazdıranlardan, aracında kaçak teröristle yakalananlardan veya Mardin Cevizlik Jandarma Karakolu ya da Cizre Polis Karakolu'na saldıran bomba yüklü kamyonların HDP'li belediyelere ait çıktığından bahsetmenin faydası olmaz. Zira açıktan söylemezler ama endoktrinasyon gereği, şiddetin her türlüsü de "direnişin parçası" olarak benimsetilir zaten.
Boğaziçi Üniversitesi'ne bir sandık konsa, ilk çıkan parti CHP, ikincisi HDP olur diye tahmin ediyorum. Bunda sıkıntı yok, olabilir. Esas korkutucu olan, "Şiddetin mücadelenin bir parçası olması meşru mu?" sorusu ile kurulacak sandıktan çıkacak yanıttır. Zira CHP ile HDP'li gençlik arasındaki mesafe de gittikçe bulanıklaşıyor. Bugün CHP gençliğine ideal örnek diye sunulan Kaftancıoğlu, nihayetinde terör örgütü MLKP liderine "Komutan" deyip "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganını "militarist" bulan bir isim.
Boğaziçi'nden YPG saflarına katılıp Suriye'de ölen Suphi Nejat'ın da bir MLKP militanı olduğu ve annesinin HDP Kadıköy İlçe Başkanı olduğunu göz önüne alırsanız, irtibatı daha kolay kurabilirsiniz. HDP'nin terörle iltisakından bahsetmenin faşizm sayıldığı, HDP'nin ideal demokrasi partneri olarak anlatıldığı bir okulun dönüşümü elbette sancılı olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA