Gerek 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel sistemin Birleşmiş Milletler, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, Dünya Ticaret Teşkilatı gibi çok taraflı uluslararası teşkilatları, gerekse de 1970'lerde oluşturulmuş G7, 2000'lerde oluşturulmuş G20 ve 2009'da oluşturulup, 2010'da nihai adını alan BRICS Platformu önemli küresel sınamalarla karşı karşıya. Özünde, tüm uluslararası teşkilatlar ve platformlar küresel adalet ve barış için tarihi bir 'samimiyet testi' ile karşı karşıyalar. İşte, tam da bu noktada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda bu yıl gerçekleştirecekleri konuşma merak ediliyor. Çünkü, geçtiğimiz yılki konuşmasında "böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir" uyarısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isabetli ve etkili tespitlerine hangi yeni mesajları ekleyeceği uluslararası siyaset çevrelerinde dikkatle takip edilecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan uzunca bir süredir Birleşmiş Milletler'in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumların hızla yeniden yapılandırılmasının kaçınılmaz olduğunu en güçlü dile getiren tek lider konumunda. Cumhurbaşkanımızın uyarılarına benzer ifadeleri dile getiren diğer ülke liderleri ancak son iki, üç yıldır bu hususu daha cesaretle ifade edebilir noktaya geldiler. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "coğrafyasıyla ve demografisiyle dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz" ifadeleri, küresel sistemi temsil eden tüm çok taraflı uluslararası teşkilat ve platformların adil, sürdürülebilir barış ve eşit haklara dayalı bir küresel yönetim mimarisinin inşası adına tarihi bir 'samimiyet testi' ile karşı karşıya olduklarının altını çiziyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm kalbiyle defalarca belirttikleri üzere, "Dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür" şiarı, uluslararası sistemin içinden geçeceği 'samimiyet testi'nin kodlarının tanımlanması adına yol gösterici bir anlam da taşıyor. Bu nedenle, G7 ile BRICS arasında yaşanması muhtemel 'saygınlık', 'samimiyet' ve 'inandırıcılık' testi, ekonomik, ticari, siyasi veya askeri güce dayalı bir rekabetten çok, daha adil, sürdürülebilir barışa odaklı ve eşit hakları gözeten yeni bir küresel yönetim mimarisinin inşasında hangi uluslararası platform daha ayakları yere basan, bilhassa yükselen gelişmekte olan ülkelerce 'ilkeli' bulunan çalışmalara, araştırmalara, temaslara, mücadeleye imza atacak; kırılma noktası tam da burası olacak. Küresel sistem insanlık adına, uygarlığın ve yeryüzünün geleceği adına bu derece ağır sınamalarla karşı karşıya iken, ilkeli, samimi, inandırıcı bir mücadeleyi ortaya koymak hayati önem taşıyor olacak.
Türkiye ise, bulunduğu ve bulunacağı tüm küresel platformlarda, har daim 'kararlı', 'samimi', 'inandırıcı' duruşuyla, küresel ve bölgesel meselelere şeffaf bir yaklaşımla ortaya koyduğu 'kazan-kazan' ilkesine dayalı tutumu ile, en yapıcı çabayı ortaya koyan ülke olarak öne çıkıyor. Ülkemizin küresel duruşu, içinde bulunduğu teşkilatların çabalarına yükselen gelişmekte olan ülkelerin bakış ve değerlendirmelerini de olumlu yönde etkiliyor. Çünkü, 'sahada ve masada' insanı ve girişimci diplomasi becerisini etkili bir şekilde kullanan Türkiye, Balkanlardan Kafkasya'ya, Orta Doğu'dan Orta Asya'ya, Latin Amerika'dan Afrika ve Asya'ya, kalıcı barış ve kalkınmaya dayalı çalışmalarıyla takdir görmeye ve öne çıkmaya devam edecek.