Ankara'nın balık pazarları, kentte, İstanbul'dakilerden daha iyi olduğu hep söylenen balık lokantalarının sırrıdır. O balıkçı tezgâhlarının önünde duranlardan biri...
Nam-ı diğer Balıkçı Müslüm. Kıvırcık saçlar, bıyık, kılık, jestler, mimikler, boş vermişlik Müslüm babayla birebir...
Kendisiyle barışık yani Müslüm Bey. Hayatı sorun edeceğine eğlence olarak görenlerden... Doğal olarak güler yüzlü, gördüğünüzde otomatikman gülümsediğiniz, yüz kaslarınızı hissettiğiniz tiplerden. Hani çoğu zaman "Sana bir şey olmasın..." deyip yüreklere su serpen, "iş gören" yaşsız abiler vardır ya, onlardan biri işte.
Bugünlerde çok meşhur Balıkçı Müslüm. Çünkü tezgâhına sırayla gelen Halk TV ve aHaber muhabirine verdiği röportajlarda farklı şeyler söyledi!
Birine "Kriz var, işler durgun kardeşim" dedi, diğerine "Kriz yok, işler iyi kardeşim."
Aaaaaa!
***
Şehrin geri kalanının aksine "
lağımın yeryüzünde aktığı" söylenen
Babıali'de kurulan tezgâhların
neyin sırrı olduğuysa malumunuz... Tekelci,
kayırmacı dönemde palazlandığı için
rekabetten hiç hoşlanmayan
beyaz Türk sermayesinin prestijinin... İşte
bu medya tezgâhlarında sahibinin sesi
olup hulahop çevirenlerinden biri...
Adının önemi yok, çünkü ismiyle uzaktan yakından alakası yok, methedilen biri değil. Biliyorsunuz canım, sık sık ve anında çark etmesinden ziyade bu durumu
hiç sorun etmemesiyle meşhur...
Dün baktım, hep açık olan arkasını umursamadan, çitin üstünden atlayan koyunların açılan kıçlarına
kıs kıs gülen keçi misali, aklınca vatandaş Müslüm'ü tiye alıyor.
Siyah rugan terlik içine giydiği
beyaz çoraplarının "görüntüsü hâlâ burnumuzdan" gitmediği halde, Müslüm Bey'in sarı gömleğine dudak büküyor. Ardından komşunun bayram harçlığı vermek zorunda kaldığı cingöz torunu seviyormuş edasıyla lafı koyuyor sokaktaki vatandaşa:
Mürailiği, bu
yavşaklığı, bu
nabza göre
şerbet vermeyi... Öyle sevimli bir edayla yapıyor ki...
Kızamıyorsun kerataya!
***
Bizimkinin gözünden kaçar mı hiç?
Kaçmaz tabii. Mürailiğin yavşaklığın, nabza göre şerbet vermenin ustalarından o. Acemice olanı, profesyonelce yapılanından maharetle ayırır,
hangisini tezgâhın önüne hangisini de arkasına koyacağını iyi bilenlerden.
Yoksa
birkaç kilo daha fazla balık satmak için boğaz patlatan bir
esnafın,
kimseye zararı olmayan,
tezgâhına geleni hoş tutmak için söylediklerini
diline dolayacağına
vitrinine başka şeyler koyardı bu zor günlerde.
Mesela, enflasyonun yıllık yüzde altı olduğu Gezi günlerinde
boynuna 'çapulcuyum' pankartı asıp sokağa çıkanların, bugün enflasyonla mücadeleye katılıyorum ayağına nasıl
sezon indirimini siyasete alet etmeye kalktıklarını anlatırdı köşesinde... Onları sıkıştırır, bu ulusal kampanyada da hiç olmazsa 2013'teki performanslarını beklediğimizi söylerdi.
Ama tabii sokaktaki vatandaş, esnaf, Balıkçı
Müslüm kim ki; vur abalıya...
Zaten
Ne reklam verirler ne davete çağırırlar.