Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Ne sağcıyız ne solcu Türkiyeliyiz Türkiyeli

Avrupa Parlamentosu seçimleri sonuçlandı. Merkez sağ ve sol daralırken, aşırı sağ ve giderek onların simetrisinde bir pozisyon alan Yeşiller yükselişte.
Kuşkusuz geldiğimiz aşamada sağ ve sol kavramları, eksenleri tanımlamaya yetmiyor. Sanırım içinde bulunduğumuz çağda yerelciler ve küreselciler tanımları, ayrımların sınırlarını daha net gösteriyor. Sağı genel anlamda yerliciler, solu da küreselciler temsil ediyor.
Örneğin, eski Eş Başkanları Cem Özdemir'in, PKK-YPG gibi "batılı süper güçlerin" bel altı aparatlarına verdiği desteğin ardından Yeşillerin yeri belli... Küreselcilerin yanı...
Fransa'da da durum farklı değil... Hangimiz, partisi Fransa'daki seçimlerden birinci olarak çıkan aşırı sağcı etiketli Marine Le Pen'in istifaya çağırdığı Cumhurbaşkanı Macron'a "solcu" diyebilir?
Kafası karışık olanlarımız, aylardır Paris sokaklarında eylem yapan solun doğal teorik tabanı emekçilere ve "dezavantajlılara" kulak verebilirler. Le Pen'in bir yerelci olduğunu görmek içinse, Macron'un "sınır ötesi ittifak arayışlarına" yaptığı sıkı muhalefete bakmak yeterli.
Bu kategorizasyon yalnızca eski kıtayla sınırlı değil elbette. İzolasyon vaadiyle ABD'de iş başına gelen Donald Trump içeride küreselci muhalefet ve devlet aygıtı mekanizmalarıyla savaş halinde.
Türkiye'ye bakalım... Solcularımızın yıllar sonra, camide Kuran okurken çekilmiş videolarıyla seçim kampanyası yürüten bir belediye başkan adayında birleştiklerine şahit oluyoruz. Bu durumda "Sol mu kaldı Seda abla" diye söylensek sanırım haksızlık etmiş olmayız.

***
Küreselci ve yerelci kutuplaşmanın etkileri ulusal sınırları da aşıyor. Dünya üzerinde de benzer perspektife sahip devletler yan yana geliyorlar.
Bu yeni nizam da İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası sitemin tüm kurumlarını ve ilkelerini tartışmalı hale getiriyor. Artık ne AB'nin, ne AİHM'in, ne BM'nin, ne de NATO'nun eskisi kadar hükmü var.
***
Hem küreselci örgütlerin hepsine yarım asırdır üye olan hem de yeni ilişki modelleri geliştirmeye çalışan Türkiye'nin işi kuşkusuz kolay değil. Ankara'nın S400 tercihinin, yeni ticari ve teknolojik partner arayışlarının yarattığı gerginliği her alanda hissediyoruz.
Böyle bir atmosferde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dün açıkladığı, ifade özgürlüklerini öncüleyen yargı reformu paketi büyük bir anlam ifade ediyor.
Türkiye, dünyanın hızla kutuplaştığı, devletlerin içeride ve dışarıda sertleştiği bu süreçte hukuk devleti ilkesine ve demokrasiye dış baskıyla değil, ihtiyaç duyduğu için sarılacağını net bir şekilde herkese ilan etmiş oldu.
Siyasi tercihlerimiz farklı olsa da geleceğini kurtlar sofrasının tam orta yerindeki Türkiye'de gören herkes bu sürece katkı yapmalı.
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun şu sözleri müştereğimizi gayet net özetliyor: "Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye ittifakı söyleminin de altını dolduran bir husus. Bugün açıklanan belgeyi sadece bir reform belgesi olarak görmüyorum, Türkiye'nin büyük kucaklaşmasının adı olarak nitelediğim Türkiye ittifakının yol haritası olarak görüyorum."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA