Dolar, iki yıl önce bu zamanlar, Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı'na atandığı zamanki seviyeye geldi.
O yazı hatırlıyorsunuz değil mi?
Bakan göreve gelir gelmez dolar hızla yükselerek 7.20 seviyelerine kadar gelmişti. Bu "hoş geldin" operasyonu, 2016'da bağımsız rotasını daha da netleştiren Türkiye'nin kararlılığına bir mesajıydı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel ve küresel finans çetelerinin manipülasyonlarına kapalı bir ismi ekonominin başına getirmişti.
Aradan zorlu iki yıl geçti. Orduların açıktan sahaya indiği, ABD Başkanı'nın ekonomik savaş ilan ettiği bir ortamda Berat Albayrak en zorlu görevlerden birini üstlendi.
"Yuh" dedirten itibar suikastlarına ve zaman zaman ailesini hedef alan linç kampanyalarına göğüs gerdi. Bırakıp gitmeye kalkmadı.
Üstüne bir de tüm dünyayı kasıp kavuran korona belası çıktı. Bakan, ABD'nin, Avrupa ülkelerinin, Rusya'nın, Çin'in küçüldüğü, işsizliğin tavan yaptığı pandemide ekonomimizi sarsmadan götürmeyi başardı.
***
Kolay iş değil. Hatta
kabinenin en zor bakanlığından bahsediyoruz. Öyle ya, ticari
hayatın izolasyon tedbirleriyle neredeyse durduğu
bir ülkede ekonomiyi yönetmek ne demek?
Bir yandan polis, zabıta sokağa para harcamaya çıkanları darlayacak, yaz günü
AVM'lerin klimaları kapatılacak, öte yandan siz ekonomik hayatı diri tutmaya çalışacaksınız.
Diğer alanlardaki kayıpları siz düşünün, sadece pandemi nedeniyle
turizmden kaybettiğimiz meblağ 50 milyar dolara yakın.
Tabii tek sorun gelirlerin kesilmesi değil. Zira giderler sabit.
Her şeye rağmen Türkiye ekonomisi bu durağanlıktan, 500 milyar doları bulan desteklerle çıkıp v şeklinde yükseldi. Çarklar dönmeye başladı.
Tüm dünyada güvenli liman arayışıyla altının onsunun tarihi zirve yaptığı bir dönemde Türk mudilerin de aynı refleksle hareket etmesi, doların yeniden iki yıl öncesindeki noktaya yükselmesi şaşırtıcı mı?
***
Değil. Ama "Damat damat" diye papağan gibi tekrar etmenin konforu varken kim çıkıp da bakanın ekonomi politikalarına somut eleştiri getirecek? IMF'ye teslim olmak dışında önerilerini söyleyecek?
Eldeki avuçtaki belli. Koşullar bunlar... Hadi buyurun.
Ekonomist değilim. Ancak korona günlerinde piyasalar için gözlemlediğim en hayati ihtiyaç insanların Türk Lirası'nda kalmaya teşvik edilmesi. Bu hareketlilikte, elindeki üç beş kuruşu muhafaza etmek isteyenlerin kaygılarının göz ardı edilmemesi. Evet,
faiz bir kısır döngü ancak faizin enflasyonun altında kalması da ayrı bir sorun olsa gerek.
Eğer bu cazibe yaratılabilirse vatandaş, en ufak hareketlilikte panikleyip TL'den altına, dolara kaçmaz. 2012 yılındaki altın balonu patlamasında olduğu gibi zarar etmez.
Bu arada "Berat Albayrak istifa" diyenlerin
hayalindeki Hazine Bakanı'nı merak etmiyor değiliz hani.
Kulislerde, eğer bir koalisyonda ülkenin ve tabii ki hazinenin anahtarını teslim edersek yabancıların 400 milyar dolar borç vereceği söylenen
Ali Babacan mı?
Geçiniz... Koca koca ülkeleri 25 cente muhtaç eden sömürge mekaniğini kırdık bir kere, artık geri dönüş yok.