Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Aşı karşıtlarının oy potansiyeli var mı?

Genel olarak "aşı karşıtı" diye tarif edilen kitle yalnızca, bugüne kadar hiç aşı olmamışlardan ibaret değil.
Aralarında, kategorik olarak aşı karşıtı olmayan ancak korona aşılarıyla ilgili çekinceleri bulunanlar da var.
Mesela adam Sinovac aşılarını olmuş ama mRNA aşılarına karşı.
İşyerinde mobbingden, mahallede baskıdan ya da seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasından kaygılandığı için BioNTech'lerini olup 3. doza "Anlaşıldı bunun sonu yok, yeter" diyen de çok.
Aşı meselesi umurunda olmadığı halde pandemi tedbirlerinden dolayı işi gücü, aile hayatı, psikolojisi bozulanlar da "potansiyel" aşı karşıtı.
Maske gibi işlevsel olmadığı bilimsel olarak kanıtlanan sağlık tedbirlerinin, kamusal alanda bir asayiş tedbiri ya da görgü kuralı, vatandaşlık ödevi olarak kalıcılaşmasını faşizan bulan da...
Büyük resme bakıp, pandemiyi tümden yeni dünya düzenine geçişin startı olarak okuyanlar da...
Peki bu "aşı karşıtlarının" hoşnutsuzluğu, 2023 seçim kampanyasına erken başlayan siyasetçilerin reflekslerini etkiler mi?



Şu ana kadar kayda değer hiçbir hareketlenmeye şahit olmadık.
Düzenlenen mitingler Avrupa'ya, ABD'ye, İngiltere'ye göre çok cılız kaldı.
Sadece Fatih Erbakan'ın babadan kalma partisi bu işi ana seçim gündemi haline getirmiş durumda. Dün de Kırıkkale'de Dayatmasız Yaşam Partisi kurulmuş. Şimdi DYP düşünsün!
İktidarın ve muhalefetin bu süreçte küresel ana akımın söylemlerini adeta fiili bir uzlaşı içinde kabullenmesine bakılırsa da pandemi, merkez siyasetin konusu bile değil.
Demek ki aşı karşıtı seçmenin dengeyi etkileyecek şekilde bir taraftan öte tarafa kayması olası görülmüyor.
Meselenin tek başına seçmenin siyasi tercihlerini değiştirmeye yetemeyeceği düşünülüyor.
Olsa olsa sağdan da soldan da bir kısım seçmeni daha siyasetten soğutacağı, nötr hale getireceği hesap ediliyor.
Pandemide dinlediğim, sırtındaki siyasi paltoyu vestiyere asıp aşı karşıtlığı zemininde uzlaşan farklı siyasi görüşlerdeki insanların "bireyselleşme" hikâyelerini düşünüyorum da...
Hesap doğru gibi ama siyaset kurumu için uzun vadedeki sonuçları açısından kaygılanmadan edemiyorum.

***

LÜTFÜ TÜRKKAN'LA DEĞİL BİNGÖL'E GİTMEK...

Haberlerde İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan'ın Bingöl'de bir adama küfrederek korumalarıyla birlikte dövdüğü görüntüler var.
Türkkan, şehit yakını olduğu belirtilen bir kişiye korumalarıyla birlikte arkasından koşarak yaklaşıyor. Kollarını adamın boynuna dolayıp "Senin bacını..." diyerek aşağılıkça bir küfür savuruyor ve korumalarının arkasına saklanıyor.



Rezilce skandallarını takip etmekte zorlandığımız Türkkan'ı kınamak falan artık abesle iştigal.
"Tarzım bu; raconmuş, hukukmuş tanımam, kimse de hesap soramaz" diye naralar atan bu milletvekili rehabilite edilecek aşamayı çoktan geçmiş.
Peki Meral Akşener'in Türkkan'daki ısrarının sebebi ne?

***

GÜRSEL TEKİN SAMİMİYETİ

Meral Akşener'in "Sayın Öcalan" dediği videoyu paylaşanları anlamıyorum.
Uyarılınca özür de dilemiş. Meral Hanım'ın "HDP eşittir PKK" dediği konuşmasından bahsediyoruz üstelik, insaf.
Yayılmasından umulan faydayı bilmiyorum ama hiçbir inandırıcılığı olamayacak kadar vasat bir video. E komik de değil.
Ne var ki Gürsel Tekin'in "Hayatımın her alanında haram para kazandım" diyen videosunu paylaşanları anlıyorum.



Zira Tekin programda çok duygusal bir havada...
Yıllardır içine dert olmuş bir sorunundan bahsediyor...
Yani izleyende her an samimi bir itirafta bulunabilirmiş hissi yaratıyor.
Çok inandırıcı.
Hele bir de 7 Haziran seçimleri öncesi, iktidara geldikleri takdirde Sabah da dahil canlarını sıkan medya kuruluşlarına çökme planlarını nasıl ağzından kaçırdığını hatırlayınca...
Tekin'in iş yapma tarzını bilince...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA