Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Ayasofya mı ‘felaket’ yoksa onlar mı?


Varoluşunu "düşmanlık" ve ötekileştirme üzerine kuranların çoğaldığı zamanlardan geçiyoruz.
Bu topraklara, bu toprakları vatan yapan toplumun değerlerine düşmanlık etmede bazı siyasetçiler, bazı medya organları ne yazık ki artık sınır tanımıyor. Bunu aleni bir biçimde yapmaktan da hiç çekinmiyorlar. Bu nasıl bir ruh halidir doğrusu anlamak mümkün değil.
Şu hale bakın, ülkeyi yönetmeye aday bir siyasetçi, ülkesini "mal ve can güvenliği yok" diye şikâyet ediyor, çok sattığı söylenen bir paçavra gazete ise çıkıp, genetiğine işlemiş din düşmanlığını manşetine taşıyarak ibadete açılan Ayasofya'yı "yılın felaketi" olarak niteliyor. İnanılır gibi değil:
"Yıllarca müze olarak hizmet veren Ayasofya Camii, 86 yıl sonra ibadete açıldı. Dünya tepki gösterdi."
dünyanın neden tepki gösterdiği biliniyor da senin derdin ne? Sen kimin adına bu tepkiyi olumlu buluyor ve dert ediniyorsun? Bu yüzden de Başkan Erdoğan Sözcü gazetesine sert tepki veriyordu:
"Ben Sözcü gazetesini okumuyorum. Kimse de lüzumsuz yere buna para verip almasın. Ayasofya 2020 yılının adeta taçlı yıldızıdır."
Gerçekten de Ayasofya yaklaşık 100 yıl sonra asıl kimliğine dönerek taçlı yıldız olmayı hak etti.
O mekânı bugüne taşıyan, bu toprakların ürettiği binlerce yıllık ortak değerdir. Ayasofya'yı bugün Fatih'siz, Mimar Sinan'sız düşünmek, içini ve dışını şekillendiren mimarisinden soyutlamak mümkün değil.
Bu muhteşem sentezi bir kez daha görmek için dün sokağa çıkma yasağını da fırsat bilerek Ayasofya-i Kebir Camii'ni ziyaret ettim. Yanımda da tesadüfen yine güncel tartışmalar nedeniyle CHP'li bir dostum vardı. Önce Sultanahmet Camii, sonra Ayasofya ve Topkapı Sarayı'nı dolaştık.
Doğrusu sokağa çıkma yasağına rağmen çoğu turist olmak üzere ziyarete gelenlerin sayısı bir hayli fazlaydı. Üç önemli mekânı gezerken, CHP'li arkadaşımın yakınması güncel tartışmalardaki ucubeliği de açıklar gibiydi. Topkapı Sarayı'na yaklaşırken şöyle diyordu:
"Bu mekânlara her geldiğimde lise yıllarım aklıma gelir. O zamanlar Mehter Marşı'nı çok severdim. Sonra ne olduysa, büyüyünce ondan uzaklaştım, daha doğrusu ilgi göstermekten utanır oldum, benim çevremde ayıplanırdı Mehter Marşı dinleyenler. Tuhaf değil mi? Bu hale nasıl geldik bilmiyorum..."
Gerçekten de bu yaklaşım, toplumun belli bir kesiminde çok etkili. Bugün yaşadığımız siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın temelinde de bu kopuş var. Toplumun bir kesimi açıkça kendi tarihine yabancılaştırılmış durumda.
Oysa bizzat Ayasofya'nın varlığı bile bu inkârcı yaklaşımları tekzip ediyor. Çünkü o muhteşem mekân iki büyük dini ve onlarca farklı kültürü içinde barındıran bir birikime sahip. Mesafeye de dikkat ederek bir süre o muhteşem mekânı dinledim.
Ve her defasında sormak zorunda kaldığım şu soruyu tekrar ettim: Böylesine derin tarihe, muhteşem yapılara sahip bir coğrafya nasıl olur da ucube siyasetçiler ve medya mensupları yetiştirir? Bu işte bir gariplik yok mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA