Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Filistin ve insanlığın namus borcu

Filistin'de dünyanın gözü önünde bir insanlık suçu işlendi ve işlenmeye devam ediyor. Aslında bu kanlı tarih, son 70 yıldır hiç değişmedi. Mescid-i Aksa'ya ve içinde bulunduğumuz bayram günlerine bakın. Siyonist İsrail yönetimi, kutsal mekân, ramazan ayı dinlemedi, ibadetlerini yapan insanların üzerine saldırdı, evlerini terk etmelerini istedi.
Peki, Mescid-i Aksa'da ibadet eden Müslümanlar, İsrail'e tehdit mi savurdu? Roketlerle mi saldırdı?
Yok böyle bir şey...
Gerçek şu ki, terör devleti İsrail, her zaman yaptığı gibi bahane aradı ve aradığı bahaneyi de oluşturdu. Önce kendisi vahşice saldırıyor, insanları zorla evlerinden çıkarıyor, sonra da bir saldırı gelince gerçek saldıranı görmeyen kör dünyayı ayağa kaldırıyor.
Bu Golda Meir'den, Ariel Şaron'dan, hatta Şimon Peres'ten beri böyle...
Bugünkü küresel belirsizlik ve İsrail içindeki siyasi kargaşa da ekstra bahane oluyor.
Zaten ABD ve AB, bölgeyi öyle bir noktaya getirdi ki, Arap devletleri içeriden kuşatıldı ve hiçbirinin sesi çıkmaz oldu. Bölge ülkeleri ya kuşatılarak darbelerle sindirildi, ya işgalle parçalandı ya da siyasi aktörleri devşirilerek yola getirildi.
Mısır'daki darbeci Sisi'den Suudi Arabistan'daki gazeteci katili Bin Selman'a, BAE'nin karanlık prensi Muhammed Zayed El Nahyan'dan Filistin'i içeriden satan Muhammed Dahlan'a hepsi, onların aparatları durumunda. Irak ve Suriye'nin ne hale getirildiği de ortada.
Biden'ın gelişiyle İran'ın ne yapacağı ve hangi hesaplar peşinde olduğu da meçhul.
Geriye bir tek mazlum halkların umudu Türkiye kalıyor.
Bu yüzden bir tek Başkan Erdoğan'ın sesi çıkıyor ve İsrail'in vahşetini durdurmak için dünyanın bir parça da olsa kalan vicdanını harekete geçirmeye çalışıyor:
"Gücü sabilere, biçare kadınlara, mazlumlara yeten terör devleti İsrail'in zalimlikleri karşısında hem üzüntülü, hem öfkeliyiz. Bugün tüm dünya görmezden gelse de İsrail'in zulmüne eyvallah etmeyeceğiz. Gerek liderler seviyesinde gerekse uluslararası kuruluşlar nezdinde temaslar yürüttük."
Peki, buna karşın, dünyaya yeniden "demokrasi ve kurumsal ilişki" vaat eden (içeride de bu hayale kapılan siyasiler ve aydınlar var) ABD Başkanı Biden ne yapıyor?
"İsrail'in kendini savunma hakkı var" demekle yetiniyor. Çünkü onun da bölgeye ilişkin hayali, siyonistlerden farklı değil. Bölgenin daha çok bölünmesi için darbecilerden karanlık prenslere, terör örgütlerinden katil veliahtlara, hepsine destek veriyor.
İsrail'in zalimliğini makulleştiren de arkasındaki bu ABD ve Avrupa desteğidir. Bunu da her zeminde görüyoruz. İşte o "utanç verici manşetler"den birkaçı:
Reuters: "Filistinliler, İsrailli bir vatandaşın arabasını taşladı."
New York Times: "Gazzeli militanlar, Kudüs'e roket fırlatıyor."
Deutsche Welle: "Filistinli çocuklar çatışmada hayatlarını kaybettiler."
Batı'da birkaç namuslu aydın dışında İsrail'in saldırganlığından, vahşetinden söz eden hiç kimse yok.
Başkan Erdoğan tam da buna öfkelendiği için "İsrail saldırganlığına karşı çıkmayı insanlığın namus borcu" olarak niteliyor:
"Siyasi, ideolojik hesaplarla İsrail'in döktüğü kanlara sessiz kalarak ya da arka çıkarak ortak olanlar bir gün sıranın kendilerine geleceğini bilmelidir. Bu terör devleti artık tüm sınırları aşmıştır. 3 dinin mukaddeslerine ev sahipliği yapmasının ötesinde Kudüs tüm insanlığın ortak mirasıdır. Kudüs tüm dünyadır. İsrail'in Filistin şehirlerinde sergilediği saldırılara karşı çıkmak insanlığın namus borcudur."

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA