Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Küçük Ecrin’in katilleri

Direkt sivilleri hedef alan İstiklal Caddesi'ndeki terör saldırısının arkasında PKK olduğuna şüphe yok. Geçmişte de PKK benzer onlarca sivil hedefe saldırmış, onlarca masum insanı katletmişti. Bu gerçek bilindiği halde PKK, yıllardır hem içerideki siyasi partiler hem de dışarıda kendilerini "demokratik" ilan eden devletler tarafından destekleniyor, sırtı sıvazlanıyor.
Bu ikiyüzlülük halen de devam ediyor. Özellikle de ABD bu ikiyüzlülüğü pervasızca sürdürüyor, PKK'yı "özgürlük savaşçısı" ilan edip silah ve para desteği veriyor
Bunlardan güç alan Kandil baronları da pervasız bir biçimde metropol şehirleri açık açık tehdit edip İstanbul İstiklal'de bomba patlatıyor.
Acaba İstanbul'da veya Türkiye'de onlara destek veren kaç ülke istihbarat örgütü faaliyette bulunuyor?
Çevremizde, bölgemizde, hatta stratejik ittifak ortağı olduğumuz NATO içinde ne çok düşmanımız var.

ŞİMDİ BUNA NE DİYECEKSİNİZ?
Aslında onlarla baş etmek mümkün ama asıl sorun içeride terörü makulleştiren, hatta motive eden siyasi akılda. Artık küçük Ecrin'in de içinde olduğu masum insanları katleden terör örgütünün adı konmalı, "içinde PKK'ya da gönül verenlerin olduğu" başta HDP ve onun verdiği oylarla Meclis veya belediye başkanlığı koltuğunda oturanlar açık tavır almalı.
Tablo çok açık değil mi? Bombayı koyan kadın terörist, PKK'nın özel istihbaratçısı ve Suriye'den gönderilmiş. Şimdi buna ne diyeceksiniz?
Ecrin'in katledilmesi terör değil de nedir? Yakın geçmişte, çukur eylemleri için, "Öyle hendek-çukur diye küçümsemeye çalışanlar dönüp tarihe baksınlar" diyen, daha çok destek vermediği için üzülen Selahattin Demirtaş, hiç özeleştiri yapmadan, geçmişteki tutumuyla yüzleşmeden bugün hâlâ PKK'yı "silahlı muhalefet yapan" bir örgüt olarak mı niteliyor?
Terörü asıl motive eden bu ikircikli tavırdır.
Bu tavırla, son dönemlerde başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere terörle mücadele eden tüm siyasi aktörlere ve güvenlik güçlerine yönelik iç ve dış saldırılar arasında da bir paralellik var.
Bu gerçeği bilen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bize verilen mesajı biliyoruz" diyerek özellikle ABD'ye sert çıkıyordu:
"Saldırının nerede koordine edildiğini biliyoruz. Biz, bize verilen mesajı aldık ve bize verilen mesajın ne olduğunu da biliyoruz. Amerikan elçiliğinin taziye mesajını kabul etmiyoruz. Biz kimseye kalleşlik yapmıyoruz ama bu kalleşliklere de tahammülümüz kalmamıştır. PYD'yi orada kim besliyorsa piyonları tartışmanın anlamı yoktur. Şunun bilinmesini isteriz, buna çok güçlü mesaj vereceğiz. Terör örgütünün talimatı, teröristin öldürülmesi doğrultusundaydı. Eğer saldırganı yakalamasaydık bugün Yunanistan'a kaçacaktı."
Şunun altını da çizmem gerekiyor; Türkiye korkunç bir terör saldırısıyla karşı karşıyayken, ruhunu emperyalistlere satmış bir gazeteci şunu diyebiliyor:
"Umarım Türkiye 2015 yılındaki gibi bir şiddet sarmalına girmez..."
Aklınca seçime gidilirken, şiddet sarmalı artacak, bu da iktidarın işine gelecek. Ne yazık ki içerideki muhalefete bu zavallı akıl rehberlik ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA