Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Liyakatin sefaleti

Şimdiye değin "İşte liyakat bu!" diyebileceğimiz bir duruşları, söylemleri veya herhangi bir çıkışları oldu mu?
Olmadı.
Ama dillerinden de "liyakat" kelimesi düşmüyor.
Öyle bir "liyakatle" de maluller ki herhangi bir toplumsal talep veya ihtiyaç neticesinde partilerini kurmadılar. Yani, kimse onlardan parti falan kurmasını beklemiyordu.
Gül'ün kurdurduğu adı lazım değil bir parti ile Davutoğlu'nun partisini kastediyorum.
Toplumsal bir talebe tekabül etmedikleri için de Başkan Erdoğan'a düşman harici ve dahili malum kesimlerin dışında kimseyi heyecanlandırmadılar.
Onların da heyecanı malum: AK Parti'den oy tırtıklama beklentileri.
Ne ki bu kesimler de heyecanlarını (ümitlerini mi deseydim) gitgide kaybetmeye başladılar.
Kimsecikler ne dediklerine bakmayınca bunlar da afetleri fırsat bilmeye başladılar.
Koronavirüs günlerinde biri "dolar neden yükseliyor" dedi, diğeri de "Herkes millete para dağıtırken biz neden milletten para istiyoruz" demişti.
Aynı şeyi CHP'liler de dile getirdiler.
Fakat bunlar (liyakat belasına olsa gerek) gündüz gözüyle para basalım falan demediler. En azından, "herkes" dediklerinin başında yer alan ABD'nin trilyonlarca dolar basma lüksünün nerden kaynaklandığını biliyorlardı.
Uzun lafın kısası, mahut partiler hadi "düşük doğdu" demeyeyim de ne doğdu ne doğmadı, "arafta kaldılar" diyeyim.
Hal böyle olunca, Yeni Samanyolu TV tesmiye ettiğim FOX TV'nin Amerikan Portakal'ının ihtiyacını gideriyorlar sadece.
Öyle an oluyor ki, Başkan Erdoğan'ın tek bir "demecinin" karşısına CHP Genel Başkanı'nın yanı sıra Grup Başkan Vekili'nin konuşmasını koyuyor yetmiyor. Meral Hanım'ın İP'inden ve HDP'den cevapları ilave ediyor, kesmiyor. CHP'nin İstanbul ve Ankara belediye başkanlarını konuşturuyor, tatmin olmuyor. Bu sefer bizzat kendisi güya "tarafsız" yorumlarla, Başkan Erdoğan'dan kurguladığı o bir dakikalık konuşmaya adeta saldırıyor, fakat içinin yangınını yine söndüremiyor.
İşte o vakit bunlara mikrofon uzatıyor.
Etkili olmaları için de "Bunların söylediklerine çok dikkat edin. Bunlar AK Parti içinde siyaset yaptılar..." diye pazarlıyor.
Bunlar da haliyle şakıyorlar!
Şayet başbakanlık veya cumhurbaşkanlığı koltuklarında oturmaya devam etselerdi memlekette "liyakat" sorunu kalmamış olacak, AK Parti'yi yerden yere vurmak zorunda kalmayacaklardı.
Sorsan, her faniye nasip olmayan makam ve mevkilere ulaşmış oldukları için dünya nimetlerinin hiçbirinde gözümüz yok, derler.
Fakat gözümüz yok dedikleri makamlara ulaşmak için işi "TikTok"çuluğa kadar vardırdılar.
Liyakat diye diye de popülizmin dibini buldular. Hem de "Camiler neden kapalı" diyecek kadar.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı cami üzerinden vuracağını sanmak nasıl bir liyakatin eseridir, bilmiyorum.
Benim bildiğim, liyakatten de önemli şeyler var.
Akşam gazetesi yazarı sevgili Ahmet Kekeç geçenlerde bu partilerden birinin lideri Davutoğlu'nun şu sözlerini hatırlattı: "AK Parti dışında hiçbir siyasi harekette bulunmam. Hiç kimse benim dilimden Cumhurbaşkanımın aleyhinde tek bir kelime duymayacak. Bu davaya gönül verenleri üzmektense bütün makamları ayağımın altına alırım (...) Ak Parti büyük bir davanın adıdır. Bu davaya ihanet ettiğimi görürseniz yüzüme tükürün..."
Şimdilerde Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a ve AK Parti'ye demediğini bırakmıyor.
Ne diyelim, liyakat ahlaktan sıyrılınca ortada sefaletten başka bir şey kalmıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA