Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Türkiye’nin varoluş gerekçesi

Güney sınırımızdaki en uzun sınır komşumuz olan Suriye ile ilgili tüm gelişmelerin, Türkiye için hayati önemde olduğunu en başından beri söylüyoruz. "Türk ordusunun Suriye'nin içinde ne işi var" diye soran içeriden ve dışarıdan herkes şunu artık anlamalı ki; bu bizim için varlık ve yokluk meselesidir ya da son günlerin terminolojik deyişiyle "beka" meselesidir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları sonrasında bir haftadır süren Barış Pınarı Harekatı da, en az Kıbrıs Barış Harekatı kadar hayatidir.
Zaten bu yüzden Batı bu kadar kuduruyor, Türkiye karşıtı kim ve hangi ülke varsa "yaptırım"dan başlayıp bütün argümanlarla üzerimize geliyor.
Türkiye'nin uluslararası anlaşmalardan aldığı yetki ile tümüyle meşru bir harekat yaptığını onlar da biliyor aslında. Zaten tam da bu yüzden doğru olmayan ne kadar yalan-iftira var ise bunları kullanarak algı operasyonları ile konuyu çarpıtmakta yarışıyorlar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar boşuna.
Türkiye'nin eli, bugüne kadar olmadığı kadar güçlü. Hem siyasi-diplomatik açıdan hem askeri açıdan. Bugüne kadar bütün dış operasyon ve kararlarda ilk akla gelen "ABD ne der, bize nasıl bir ambargo uygular" diye korkup çekinerek atılamayan adımların bugün hiçbir karşılığı yok artık. Eski Türkiye zamanındaki bu ezberler yerine tam tersi bir denkleme bıraktı. Bugün eğer biz Fırat'ın doğusunda beka meselemizin peşinden gidebildiysek;
ABD izin verdiği için değil, tam tersine ABD'ye rağmen bunu yaptık.
ABD ise burayı artık Türkiye'ye rağmen yönetemeyeceğini gördüğü için çekildi. Yine eski ezberlerden Rusya ile ebedi düşman profilinin tam tersine bugün bölgedeki en önemli aktörlerden biri olan bu ülkeyi Suriye sürecinde çok doğru yönettik ve BM'de bizim aleyhimize 2 kararı veto etmesini de sağladık.
Bugüne kadar Türkiye'yi arka odası gibi görme alışkanlığını terkettirdiğimiz AB'yi de bir kenara ittik ve mülteci konusundaki kozumuz ile onları da susturduk. Karşılığı olmayan yaptırım kararları ile kendilerince bir oyun oynamaya devam ediyorlar ama nafile.
Türkiye açısından kritik 2 safha var;
Sivillerin zarar görmemesi ve terör örgütlerinin bölgeden tamamıyla temizlenmesi.
Operasyon sonraki safha da, bizde misafir bulunan mültecilerin güvenli bir şekilde evlerine olmasa bile yurtlarına dönmesinin sağlanması.
Dünya kamuoyu, batı medyası yalan haber ve iftiralar yoluyla her ne kadar algı operasyonu yapmaya çalışsa da; gerçekler ortada. El Cezire televizyonunda PYD militanına neden sivil kıyafetli olduğu sorusuna verdiği cevap bütün iftiralara da tarihi bir cevap aslında; "Türk ordusu sadece askeri hedefleri vurduğu için sivil giyiniyoruz". Buna karşılık PKK-PYD-YPG'nin doğrudan sınırda görev yapan Türk gazetecileri ve sivilleri hedef alan saldırıları da ortada. Sözün özü; isteyen istediği yalana sarılıp algı operasyonu yapmaya kalksın, başaramayacak. Zaten bu kadar saldırgan ve kontrolsüz olmalarının sebebi de; Suriye'de çözüm sürecinin artık Türkiye olmadan gerçekleşemeyeceğinin görülmesi, Suriye sürecindeki en önemli aktörün artık Türkiye olduğunun açıkça ortaya çıkmasıdır.
Ve bu sonucun sadece Suriye ile kalmayıp Doğu Akdeniz'den Körfez denklemine kadar bütün coğrafyayı etkileyecek bir Türkiye gerçeğinin de ortaya çıkmasıdır bütün dünyayı asıl korkutan.
Ama şu da bir gerçek ki; korkunun ecele faydası yok..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA