Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Libya’daki varlığımız barış umudunu artırdı

Başkan Erdoğan: Adımlarımız Libya'daki sürece denge getirdi ve ateşkes zemini oluştu. Libya'da, Putin'le çağrısını yaptığımız ateşkese uyulursa siyasi sürecin de önü açılır. Biz üzerimize düşeni yaptık. Söylenmesi gerekeni söyledik. Berlin'de en çok 'Libya'ya asker gönderecek misiniz' diye sordular. 'Şu an sadece eğitmen gönderdik. Wagner'in 2500 güvenlik gücü var. Onları niçin masaya yatırmıyorsunuz" dedik. Bir şey diyemediler

Başkan Erdoğan, Berlin'deki Libya zirvesi sonrası yurda dönüş yolculuğunda uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.
* Libya'da attığımız adımlar sürece denge getirdi ve ateşkes zemini oluştu. Türkiye'nin varlığı barış umudunu artırdı. Sayın Putin ile çağrısını yaptığımız ateşkese uyulması halinde siyasi sürecin de önü açılacaktır. Bir kere daha söylüyorum; Türkiye barışın anahtarıdır. Buradaki kilit nokta Hafter'in saldırgan tutumunu sonlandırması. Hafter'in şu ana kadar, metinlere imza atmaması manidardır. Hepsi sözdedir ve ben de atalarımızın o sözü ile bir hatırlatmada bulundum: Söz uçar yazı kalır. 'Bunun imza ile teyit edilmesi gerekir' dedik. Fakat imza altına alınamadı. Olay tamamen sözlü olarak katılımcıların şahit olması ile o şekilde kalmış oldu. Biz bu süreçte üzerimize düşenleri yapmış olduk, söylenmesi gereken neyse bunları da kendilerine söyledik. Ne kadar uyarlar, uymazlar bunu göreceğiz. Uymadıkları anda gereğini yapacağız. Bize "Niçin şunu yaptınız?" sorusunu pek soramıyorlar. En çok ve en ileri sordukları soru "Bundan sonra buraya siz askeri güç gönderecek misiniz?" Cevabımız "Biz buraya şu anda askeri güç göndermiyoruz. Sadece eğitmen olarak, eğitici olarak buraya bir kadro gönderdik o kadar. Bunlar da orada eğitim yaptılar. Öbür tarafta Wagner'in burada 2.500 güvenlik gücü ile var. Onları niçin masaya yatırmıyorsunuz?" oldu. Böyle söyleyince ona da bir şey diyemiyorlar. Kaldı ki sadece Wagner değil, mesela orada Sudan'dan 5.000 civarında asker var. Bunun yanında Çad'dan var, Nijer'den var. Malum Abu Dabi yönetimi nereden bulursa alıyor. Ha keza Mısır'da bu tür askeri güçler az değildir. Savunma sistemleri noktasında, hava kuvvetleri vesaire, buralarda özellikle Ruslar'ın, Abu Dabi yönetiminin vermiş olduğu destekler var. Biz buradan kendilerine yüklenmek suretiyle "Bu konularda biz sizden hassasiyet bekliyoruz" dedik. Onlar da bu konularda bize "hayır" diyemediler.



* Sarrac, BM Güvenlik Konseyi'nin kabul ettiği bir liderdir. Biz meşru olanı yaptığımıza göre atılması gereken adımlar da yeri geldiği zaman rahatlıkla atılabilir ve bu konuda bizim önümüz açık. Kaldı ki Meclis'ten yasal düzenleme yaparak bunu da geçirdik. Sayın Putin'e soruyorum, onlarda böyle bir şey söz konusu değil. Biz işin yasal sürecini de en ideal şekilde yapmışız ve adımlarımızı da buna göre atmışız, neticesini de Libya'da göreceğiz.
* Hafter Libya'daki petrol limanlarına bariyer oluşturmaya, baraj oluşturmaya, buradan böyle bir şeyin üzerine gitmeye devam ediyor. Bunları dünyaya sürekli açıklamamız lazım,
* Şu anda eğer biz bir güçlü devlet isek, bir güçlü devlet olarak bizden birçok beklentiler var. Bu beklentiler karşısında eli kolu bağlı durmak mümkün değil ama bunları da uluslararası hukuk çerçevesinde her zaman hayata geçirmemiz lazım. Bu tür şeylerde de bu tür talepler karşısında geri durmamız mümkün değil. Sahada ve masada güçlü duruşumuzu koruyacağız.
* Rusya ile bizi birbirine bağlayan şu andaki bağlar biraz farklı. Buna "stratejik" diyebiliriz. Burada herhangi bir sıkıntı yaşayacağımıza ihtimal vermem söz konusu değil.
* Hakan Bey (MİT Başkanı Hakan Fidan) gerek Rusya gerek Suriye ve İran tarafıyla, oradaki muhataplarıyla ilişkileri başarılı bir şekilde devam ettirmiştir. İran'da göreve gelen yeni istihbaratçıyla da ilişkilerini geliştirecektir. Bir ülke istihbaratını ne kadar başarılı sürdürürse o ülke güçlü olarak yoluna devam eder.
* İtalya'nın doğalgaz konusundaki beklentileri, bizim Türk akım projesinin stratejik bir yatırım olduğunu göstermesi bakımından çok önemli. Türkiye ve Libya müşterek çalışacağız ama biz buraya üçüncü, dördüncü belki beşinci ortak alabiliriz. Bu konuda da Sarrac ile aslında düşünce birliğimiz var. Şu anda gerek Barbaros gerek Yavuz ve üçüncü bir sondaj gemisini daha şu anda almanın çalışmalarını yapıyoruz. 2 tane de sismik araştırma gemimiz var.
SOMALİ 'BİZİM DENİZLERİMİZDE PETROL ARAMA ÇALIŞMASI YAPABİLİRSİNİZ' TEKLİFİ YAPTI: Somali'den teklif var. "Bizim denizlerimizde petrol var. Libya'da bu çalışmayı yapıyorsunuz ama bizim buralarda da bu çalışmayı yapabilirsiniz" diyorlar. Dolayısıyla oralarda da atacağımız adımlar olacaktır. Eskiden ne sondaj gemimiz vardı ne sismik araştırma gemimiz. Dünya da sürekli bu gemileri bizden kiralık olarak istiyor.
BİZ BU İŞİ KADDAFİ'YLE BİTİRMİŞTİK: Şu anda sahilimiz ile Libya sahili birbirini gördüğü için burada böyle bir imkan bize doğuyor ve Yunanistan'ı çıldırtan da zaten bu. Biz bu işi Kaddafi döneminde bitirmiştik. Şimdi Baykal'ı buraya getiren de tabi aslında Kıbrıs Barış Harekatı. Kaddafi ile bu konuyu görüşmüş, konuşmuştuk ve Türkiye-Libya arasında daha geniş kapsamlı deniz araştırmaları üzerinde bir anlaşmayı imzalıyorduk ama ömrü vefa etmedi. Eğer o dönemde bu imzaları atabilseydik, şimdi bu kavgaları belki de yapmayacaktık.

CHP'NİN TARİHİNDE ÜLKESİNİN DEĞERLERİ HUSUSUNDA TEK SES OLMA YOK
* CHP'nin tarihinde ülkesinin değerleri hususunda tek ses olma anlayışı var mıdır? Hiçbir zaman olmamıştır, çok istisnadır. Yani Kıbrıs Barış Harekatı'nda o zaman öyle bir tek ses olma gibi bir duruma gelindi ki koalisyon meselesi gündemdeydi. Ama bunun dışında bu kadar güzel şeyler, hoş şeyler oluyor, bakıyorsunuz CHP "hayır" diyor. Kanal İstanbul, Marmaray, Avrasya tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü meselelerinde gördük. Çok enteresan; mesela seçim kampanyasında bizim çadırların yanında CHP'nin çadırı vardı. Ben "bir de CHP çadırına gideyim" dedim. CHP çadırına gittim, onlar da orada çay ikram ettiler. Bulunduğumuz yer de tam bizim Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü görüyor; İstinye bayırının orası. Bir tane bayan dedi ki "Başkanım her şey iyi güzel de şu Yavuz Sultan Selim Köprüsü niye?" Öyle deyince "Bu yakışmaz mı? Yavuz Sultan Selim'in ülkemize, bu topraklara neler kazandırdığını herhalde tarihi okumuşsundur, bilirsin. Böyle bir isme burası yakışır" dedim. "Siz oraya bu ismi inadına verdiniz" dedi. Böyle deyince "ben şimdi anladım" dedim. Dert başka... Sanki biz ismi oraya inadına verdik. Bir tarafta Boğaziçi Köprüsü, o zaman tabi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü değil, bir tarafta Fatih Sultan Mehmet Köprüsü. Oraya da Yavuz Sultan Selim ismini verdik. Buraya takılacak kadar ne yazık ki bakış farklı.
ÜLKE OLARAK NERELERDE OLDUĞUMUZDAN BİLE HABERLERİ YOK: Şimdi bakıyorsun sayıyor; "Doğu Akdeniz'de şu ülke var, şu ülke var, şu ülke var. Türkiye niye yok? Bir ülke yok, o da Türkiye" diyor. Bizim orada hala olup olmadığımızın farkında değil. Gemilerimiz orada; sondaj, sismik araştırma... Hepsi orada ama görmüyor. Sıkıntı burada. Bu kadar yollar yapıyoruz. 22-23 bin kilometre ilave ettik iktidarımız döneminde. Buralardan geliyorlar, gidiyorlar ama bunları görmüyorlar. Marmaray'dan ne kadar yol yolcu geçti rakam aldım: 500 milyon yolcu geçmiş...

İDLİB'DEN GELENLERE TERÖRİST DEMEK AKIL TUTULMASIDIR

BU İNSANLAR KEYFİNDEN Mİ BURAYA GELİYOR BAY KEMAL: İnsanlar şu anda İdlib'de ölümden kaçıyor. Bir anne ile 6 çocuğunu ekranda görünce hanımla adeta kanımız dondu. O yavrulara biz nasıl terörist deriz? 2, 3, 4, 5, 6 o yaşlardaki çocuklar... 3 tanesi okulda, 3 tanesi orada, ayaklar çıplak, çocuklar donuyor. Onlara "terörist" demek akıl tutulmasıdır. Bu Bay Kemal'in ilk yanlışı değil. Bir defa "Suriye'den gelenleri tekrar Suriye'ye göndereceğim" diyen bu değil mi? Bu insanlar keyfinden mi geldiler bizim topraklarımıza?
'MAAŞ VERİYOSUNUZ' DEDİLER: Türkiye'de öyle bir hava estirdi ki, bizi eleştirdiler. Bize "bunları yediriyorsunuz, içiriyorsunuz, bunlara maaş veriyorsunuz..." dediler. Maaş falan verdiğimiz yok. Biz maaşı kendi vatandaşlarımızın yoksullarına veriyoruz. Bunların hepsi sersefil değil. Bunlar içerisinde mühendisi var, ebesi var. Artık çadır kent kalmadı. Şimdi sadece konteyner kentler o da kısmen var. Meslek sahibi olanlar zaten iş sahibi oluyor.
BARIŞ ŞEHİRLERİ KURACAĞIZ: Resulayn-Tel Abyad arasındaki yeri öyle bir hale getirmek istiyoruz ki buralar Barış şehirleri halini alsın. Dünyadan bize destek gelmezse kendi plan projemizi hayata geçirebiliriz.

İDDİANI İSPATLAYAMIYORSAN DEMEK Kİ FETÖ'CÜ SENDE VAR!
* (CHP'nin "FETÖ'nün siyasi ayağı araştırılsın komisyonu" önergesiyle ilgili) İddia sahibi CHP olduğuna göre bir defa bu iddianı ispatlamakla mükellefsin. İspatla bunu. Parlamentonun içinde veya herhangi siyasi partide, AK Parti'de, MHP'de bu tür adamlar mı var? Hadi ispatla. Eğer ispatlayamıyorsan demek ki bunlar sende... Ya CHP içinde var, ya İP'te var, ya HDP'de var. Çıkar o zaman sen bunları, ispat et. Bunu ispatlayamayan bu parti parlamentonun tamamını zan altına almak için böyle bir yola başvurdu. Daha geçenlerde Urla Belediye Başkanı'nın FETÖ'cü olduğu ortaya çıktı. Şu anda ne oldu? Tutuklu içeride. Mahkemesi devam ediyor. Daha bunların neleri neleri çıkacak. Var. Bu süreç bu şekilde devam eder. Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez. Şimdi bu pisliklerden kurtulmak için parlamentonun üzerine bunu yıkmak istiyor. Bunun bedelini bir defa ödeyecekler. Önce sen iddia sahibisin, bu iddianı ispatla. Meclis'i buna karıştıramazsın.

PUTİN'E, ESAD'IN DEVLET TERÖRÜ ESTİRDİĞİNİ SÖYLEDİM
Sayın Putin ile uzun uzadıya İdlib'i konuştuk. Kendisine durumu anlattık. Kendisi "İlgili arkadaşlarımız dışişleri, savunma, istihbarat bu ilişkilerini süratle devam ettirsinler" dedi. Onlar şimdi "kendilerinin canını yaktığını söyledikleri" bizim ise "ılımlı muhalif" olarak baktığımız kişilere terörist olarak bakıyorlar. Ben kendisine şunu söyledim "Bunlara terörist diyorsunuz da Esad devlet terörü estiriyor. Bu adam yüzbinlerce insan öldürdü ve hala şu anda İdlib'de bombalar yağdırılıyor." Tabi bunu kabul edemiyor.

BİR LİDER 'MİÇOTAKİS ARAYI DÜZELTMEK İSTİYOR' DEDİ
Miçotakis, Hafter'i Yunanistan'a bizi tahrik etmek için çağırdı. İsmini vermeyeceğim bir tane lider "Miçotakis sizinle tekrar arayı düzeltmek istiyor" dedi. "Nasıl bir iş bu? Hem benimle arayı düzeltmek istiyor öbür taraftan da gidiyor Hafter'i Yunanistan'a çağırıyor. Böyle saçmalık olur mu?" dedim. "Sen ona söyle, öncelikle bir defa bu yanlıştır, düzeltsin, ondan sonra bizim görüşmemiz kolaydır" dedim. Maalesef bu tür sorunları yaşıyoruz.

BEN BİR TERÖRİSTLE ASLA MASAYA OTURMAM
Libya konusunda arabulucu sıfatıyla bulunmayı kabul edemeyeceğimizi zaten Sayın Putin'e başta da söyledim. Putin burada "Ben Hafter' tarafını halledeceğim. Siz de Sarrac'ı hallederseniz bu işi çözüme kavuşturalım" yaklaşım tarzında. İkimizin arasındaki böyle bir yaklaşım tarzıdır. Yoksa ben bu noktada siyaset anlayışımda bir teröristle asla masaya oturmam, masaya oturulmasına da müsaade etmem. Trump'ın YPG ve malum terörist Abdi Şahin'le ilgili adeta "bunu kabul et" diyecek kadar maalesef ileriye gitme durumu olmuştu. Ben de "Sayın Başkan, ben bir teröristle asla masaya oturmam" demiştim. "Hem terörle mücadele diyeceğiz, uluslararası terörle mücadelede çok ciddi kayıplar vereceğiz, ondan sonra da teröristi kabul edeceğiz. Ben bunu yapmam" dedim. Aynı şeyi Putin de yapıyor. Tabi bu biraz insanın, siyasetçinin bakışıyla veyahut da kendi karakteri ile alakalı bir olay.

'AB KOORDİNATÖR OLSUN' YAKLAŞIMINA KARŞI DURDUK
Fransa'ya karşı gerek Hafter tarafının gerekse Sarrac tarafının sıcak bakar yanI yok. Zaten böyle olsaydı bu anlaşma Fransa ile yapılırdı. Fransa müzakerelerde de çok ciddi bir şey söylemedi diyebilirim. Atılacak adımlarda sürece yönelik tek önemli avantajları BM Güvenlik Konseyi üyesi olmaları. AB bu sürece adeta koordinatör sıfatı ile girsin yaklaşımına ikili görüşmelerde "BM varken AB'nin sürece koordinatör olarak girmesi doğru olmaz" diyerek karşı durduk.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA