Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Ay'ın aydınlık yüzü

H. G. Wells ile birlikte bilim-kurgu türünün iki babasından biri olan Jules Verne'ün, insanoğlunun Ay'a ayak basmasından tam 104 yıl önce 1865'te kaleme aldığı Ay'a Yolculuk olarak çevrilen (Orijinal Adı: De la Terre à la Lune, Trajet Direct en 97 Heures 20 Minutes. Tam adının Türkçesi: Dünya'dan Ay'a: 97 Saat 20 Dakikalık bir Direkt Güzergâh) romanının 'çılgın' karakteri J. T. Maston'ın projesi başkan tarafından eserde şöyle dile getirilir:

"Sizlere Ay'a gitmekten, Ay'ı keşfetmekten bahsediyorum. İlk hedefimiz Ay'a gitmektir."

Yazarı Verne'ün hayranı olduğu bilinen gizem edebiyatının babası Edgar Allan Poe'nun memleketi Baltimore'daki bu toplantıda savaş bittiği için yeni projelere odaklanan Topçular Derneği'nin ürettiği bir gülle ile Ay'a gidileceği açıklanır ve şöyle denilir:

"Gülle bizim bir temsilcimiz olacak. Dünyamızdan Ay'a giden ilk elçi olacak."

Romandaki projenin fikir babası Maston; roket, hatta merminin atası olan gülleyi Ay'a yolculuk müjdesini verdiği romanda anlatırken Türkler'in 1453 yılında İstanbul'u alırken hangi ağırlıkta gülle attıklarını da söyler ve ekler:

"Çalışmalarımızı bu yönde yoğunlaştırırsak, Osmanlı Padişahı Fatih Mehmet'in güllelerinden daha ağırlarını yapabiliriz. Üç metre çapında, otuz santim kalınlığında bir gülle, dökme demirden yapılırsa otuz ton gelir. Alüminyumdan yapılırsa sadece sekiz ton gelir."

JULES VERNE İLHAMLI PR

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Milli Uzay Programı'nı açıkladığı tanıtım toplantısını çağrıştıran bu kurmaca toplantıdan 104 yıl sonra tıpkı Verne'ün romanındaki gibi üç astronot (Romanda Barbicane, Nicholl ve Michel Arden Ay yolcuları idi, gerçek seyahatte ise Neil Armstrong, Edwin Buzz Aldrin ve Michael Collins...) Amerika Birleşik Devletleri'nin Florida eyaletinden fırlatılan bir ilk nesil roket ile havalanır. Elbette bu paralelliğin sebebi, ABD'nin, Sovyetler Birliği ile yürüttüğü Soğuk Savaş rekabetinde öne geçmek için Verne'ün romanına atıf yapmak suretiyle olayı etkili bir PR çalışmasıyla sunmak istemesidir. ABD bunu başarır da. Hatta Verne'ün hayali kapsülünün boyutları ile Apollo'nun boyutlarının yakınlığı bile (teknik meseleler halledildiği için) bu PR projesinin bir uzantısıdır.

Verne'ün romanında, sonranın meşhur 'Houston merkez'ine ev sahipliği yapacak olan Teksas eyaleti yerine Florida eyaleti seçilmişti. Gerçek fırlatma yeri olan Florida Cape Kennedy üssü, Verne'ün romanındaki Tampa'nın 224 kilometre batısında. ABD toprakları için çok da uzun olmayan bir mesafe.

Romandaki yolculuk; güllenin, merminin ya da roketin ne derseniz deyin Ay'a uydu olmasıyla sonuçlandı.

Bu roman da tıpkı Ay'a 21 Temmuz 1969'da saat 02:56'da ayak basan ilk insan olan Neil Armstrong'un dediği gibi "Bir insan için küçük, insanlık için büyük bir adımdı."

SOĞUK SAVAŞ REKABETİNİ ABD KAZANDI

Dünyanın tek doğal uydusu Ay'ın yakınından geçen ilk yapay uydu Sovyetler'in Luna 1'ydi. Luna 2 ise 12 Eylül 1959'da Ay yüzeyine inemedi, çarptı. 'Ay'ın karanlık yüzü'nün ilk fotoğraflarını ise Luna 3 çekti. Üç uydu da 1959 yılında fırlatılmıştı.

Ay'a insanla inen ilk araç olan Apollo 11'nin Florida'daki üsten kalkışını bir milyon insan canlı olarak, 500 milyondan fazla insan da televizyon başında izledi.

Bu seyahatte Pink Floyd'un o meşhur albümü The Dark Side of the Moon'a ilham veren 'Ayın Karanlık Yüzü' de dâhil Ay yüzeyinden 14 binden fazla fotoğraf çekildi.

Ay, Dünya'nın yörüngesinde eş zamanlı olarak döndüğü için bize görünen yüzü hep aynı yüz. Ay'ın karanlık yüzü tabiri, Güneş tarafından aydınlatılmayan yarıküresini anlatmak için kullanılıyor. Bu anlamda Ay'ın öteki yüzü ile karanlık yüzü geçerli teoriye göre farklı şeyler. Ancak biz Floydian terminolojiyle 'karanlık yüz' diyelim.

Ruslar, 1966'da Luna 9'u Ay yüzeyine hakkıyla indirebilmeyi başardılar. Ancak insanlı ilk inişi ABD gerçekleştirdi. Böylelikle Soğuk Savaş'ın o nükleer dehşet dengesinde, Uzay rekabetini kazanan ABD oldu.

Apollo 11'den 17'ye kadar (13 hariç) bütün araçlar, görevlerini tamamlayıp Dünya'ya dönmeyi başardı. Ay üzerinde son yürüyüş ise 14 Aralık 1972'de Apollo 17 ile Ay'a giden Eugene Cernan'ın yürüyüşü oldu. Eşyanın tabiatı gereği bu yürüyüş, Armstrong'un bir insan için küçük, insanlık için büyük adımı kadar ses getirmedi.

Uzay aracını Ay'ın yörüngesine oturtmayı başaran üçüncü ülke ise 1990'da Japonya oldu. Avrupa uzay aracı Smart 1 ise 15 Kasım 2004'ten 3 Eylül 2006'ya kadar Ay yörüngesinde kaldı. Bunun haricinde Çin, ilk uzay aracı Chang'e-1'i 24 Ekim 2007'de fırlattı. Hindistan da bir yıl sonra Ekim 2008'de Chandrayaan I ile Ay'a yolculuk projesini başarıyla tamamladı.

İki yıl önce İsrail, Ay'a bir araç indirmeyi denedi, ancak başaramadı.

Devlet dışı aktörler de (Küresel sermaye bu, hiç geri kalır mı!) Ay'a yolculuk projelerine sahip artık. Misal SpaceX'in kurucusu Elon Musk ve Blur Origin'in sahibi Jeff Bezos da bir süredir 'Ay turizmi' projesi için çalışıyor. Musk'ın projesinin, tıpkı bizimki gibi 2023'te gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Hali hazırda uzay araştırmalarına en fazla kaynak ayıran ülke, bir Uzay Kuvvetleri Komutanlığı kuracağını açıklayan ABD. Onu Çin izliyor.

Ay'a Yolculuk demişken… 1969'daki seyahatin tiyatro olduğuna inanan bir azınlık kitle var. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA'ya göre, yapılan anketlerde Ay'a inişin sahte olduğuna inananların oranı yüzde 5 civarında. Bu komplonun da kaynağı 2005'te ölen Bill Kaysing adlı gazetecinin tezleri. Ne var ki Kaysing'in ürettiği 'Havasız ortamda Amerikan bayrağının dalgalanması', 'Yıldızların görünmemesi' gibi komplo teorilerine gerekçe olarak sunulan her şey bilimsel olarak açıklanmış vaziyette.

COĞRAFİ KEŞİFLER'İN BEDELİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı Milli Uzay Programı'nın ilk hedefi kuruluşunun 100. yılında ülkemizin Ay'la ilk temasını gerçekleştirmek. Ve bu yılın sonunda da milli ve özgün hibrit roketimizle Ay'a sert iniş gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Bence Erdoğan'ın, konuşmasındaki en önemli kısımlardan biri şuydu:

"Coğrafi Keşifler'le değişen güç dengelerinin farkına varmada geç kaldık ve bunun bedelini ağır şekilde ödedik. Ama bugün dünya yeni bir değişimin, yeni bir dönüşümün arifesindedir. Yeni dönemde güç dengelerini, uzay keşiflerinin, bu alandaki yeni teknolojilerin belirleyeceği açıkça görülüyor."

Batı, Coğrafi Keşifler sayesinde sömürgeci bir dünya düzeni kurmuştu. Türkler bu alanda geride kalmasaydı, belki bildiğimiz manada Eurosentrik (Avrupa merkezli) ya da Atlantiksentrik (Atlantik merkezli) bir dünya düzeni kurulmamış olacaktı.

Türkiye, Ay'a 51 yıl sonra yerli, milli imkânlarla gidince 'Ay Merkezli' bir düzen kurmayacak elbette. Dünyanın bu zorlu coğrafyasında 'Ay yıldızlı' bayrağı merkeze alarak bir düzen kurmuşuz ve bunu geliştirmeye çalışıyoruz. Milli Uzay Programı da bunun bir parçası. Bu program ya da proje, belki insanlık için değil, ama Türkiye için büyük bir adım. Projeye muhalefet edenler veya sarakaya almaya çalışanlar bunu ya 'aylak'lıktan ya da kötü niyetten yapıyorlar.

KELİMELERİN DE KADERİ VARDIR

Son olarak… Projede 'astronot' ve 'kozmonot' yerine önerilen Türkçe kelimelerden hangisinin yerleşeceğine gelirsek…

Bu tür yeni kavramlara, olaylara isim verme işinde nihai kararı hep zaman verir. Misal 1960'lı, 70'li, hatta 80'li yıllarda kimi felsefe metinlerinde Öztürkçe olduğu öne sürülen 'eytişimsel özdekçilik', (diyalektik materyalizm yerine) ve kılgı' (eylem yerine) gibi kelimeler kulağa uyduruk geldiği için tutmadı. Türk Dil Kurumu Başkanı Gürer Gülsevin'in açıklamasına göre önerilenler arasında en öne çıkan isim Göktürk. Ancak bu isimde bir uydumuz var, yani yeni bir isimlendirme olmayacak bu tercih edilirse…

Gökmen için ise (Gök kelimesi, uzay kadar kapsayıcı olmamasına rağmen 'gök'lü öneri çok. İngilizce adam kelimesinin çoğulu 'men' hecesini içerdiği için Gökmen de önerilmiş) "Yaygınlaşırsa kullanılır, yaygınlaşmazsa kullanılmaz" diyor Gülsevin.

Haklı. Astronot bile, Yunan mitolojisindeki Argonaut'lara (Argo yolcuları) benzetme yoluyla 1929'da türetildiği halde, ancak uzay yolculuklarının başladığı 1961'de kullanılmaya başlanmış.

Gökten sonra isim adayları içinde en fazla yer alan kelime haliyle uzay. Uzay, Türkçe bir kelime. Malum, uzamaktan geliyor. Hatta 2015 yılında vefat eden dil bilimci Prof. Dr. Mehmet Talât Tekin'in Atatürk ve Türk Dilinde Reform adlı çalışmasına göre uzay kelimesi, Atatürk'ün kendisinin türettiği bir kelime. Bunu da TDK'nın çalışmalarına bizzat katılan Atatürk'ün 1937'de İstanbul Devlet Basımevi'nce yayımlanan 48 sayfalık küçük geometri kitabına dayandırıyor.

Kim bilir… Birileri Atatürk'e önermiş o yazmış da olabilir. Fakat nihayetinde tutmuş bir kelime.

Ben 'astronot' yerine kullanılacak Türkçe kelimede 'elçi' ifadesinin bulunmasından yanayım. Eski Uygur metinlerinde geçen ve dilimizde devlet veya barış adamı anlamına gelen bir kelime. Üstelik Verne de romanındaki gülleyi 'dünyamızdan Ay'a giden ilk elçi olarak nitelendirmişti.

Uzay elçisi önerisi de benden gelsin. Hem 'uzay'ın içinde ay da var. Kimbilir belki tutar… Öyle ya, romanlar gibi kelimelerin de geleceğini zaman belirler. Çünkü her ikisinin de insanlar gibi kaderi vardır.

Milli Uzay Projesi hayırlı olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA