Yazarlar
06 Haziran 2013

Biraz D vitamini alır mıydınız?

Halsizlik, yorgunluk, depresif bir ruh hali gibi şikayetlerin genellikle kış aylarında çoğalıp, ilkbahar ve yaz aylarında azalması sizce bir tesadüf olabilir mi?

Güneşin yüzünü göstermesiyle birlikte gerçekleşen bu değişim, sadece ruh halimizin ışığa duyarlı dönüşümü değil elbette! Ultraviyole ışınları vücudumuz tarafından emildikçe, D vitaminiyle etkileşimimiz artıyor ve kendimizi daha enerjik, daha canlı, daha güçlü hissediyoruz. Son dönemde, yakın çevremde o kadar çok D Vitamini eksikliği vakasına rastladım ve konunun ciddiyetini gördükçe öylesine etkilendim ki, öğrendiklerimi sizinle paylaşmadan edemeyeceğim. Son yıllarda başta kanser, diabet, hipertansiyon, kalp hastalığı, sık enfeksiyon geçirme, romatizmal hastalıklar, MS, kronik yorgunluk, depresyon gibi birçok hastalığın önlenmesinde D vitamini alınmasının önemi üzerine birçok araştırma ve çalışma yapılmış. Ve bu çalışmalar Türkiye'de her 100 kişiden 90'ında D vitamini eksikliği olduğunu gösteriyor. Evet, bu çok ciddi bir oran ve uzmanlara göre D vitamini eksikliği, dünyada ve ülkemizde sessiz bir salgın gibi ilerlemekte. Bu konuda risk grubunda kimlerin olduğuna baktığımızda ise "hamileler, yoğun çalışan, güneş ışığı görmeyen ve yetersiz beslenenler" öne çıkıyor.

Şimdi fazla detaya girmeden, D vitamininin vücuttaki görevlerine şöyle bir bakalım: Kemik yapımını sağlar. Kemikleri ve dişleri güçlendirir, osteoporozu önler. Depresyondan korur. Bağışıklığı koruyup geliştirir. İnsülin direncine önemli katkısı vardır. D vitamini eksikliği olanlarda diyabet, kalp-damar hastalığı, hipoglisemi (şeker düşmesi) daha sık görülür. Meme, prostat, kolon, rektum gibi bazı kanserlerin, otoimmun hastalıkların, kalp hastalıkları ve diyabetin gelişimini önler. Bu kadar hayati önemi olan D vitaminini alabileceğimiz temel kaynak ise güneş. Peki güneş açısından son derece cömert olan ülkemizde neden D vitamini eksikliği bu kadar yaygın görülmekte? Sebebini hepimiz biliyoruz: Gün boyu güneş yüzü görmeden kapalı mekanlarda çalışmak, cilt kanseri korkusuyla kullandığımız yüksek koruma faktörlü kremler ve de beslenme zaaflarımız… İnsan şöyle düşünmeden edemiyor tabii; dünya nüfusunun çoğunlukla köylerde yaşayıp daha sağlıklı beslendiği, güneşle kaçma-kovalamaca oynamadığı yıllarda fark etmediğimiz pek çok sağlık sorunu bugün hepimizin gündemini meşgul ediyor.

Neyse… Amacım iç karartmak değil elbette. D vitamini eksikliği bir salgın haline gelmiş olabilir ama artık bu bilgiye vakıf olduğumuza göre, çaresine bakmak zorundayız. Üstelik birinci ilacı olan güneş, bedava! Güneşlenmek için güneşin dik açıyla gelmediği saatleri tavsiye eden uzmanlar, D vitamini açısından da her gün 11.00-15.00 saatleri arasında, 10-15 dakika güneş koruyucu krem olmaksızın diz ve dirseklerden aşağısını güneşlendirmemizin yeterli olduğunu söylüyor. Bunun yanı sıra somon, uskumru gibi yağlı balıkları tüketip, karaciğer, yumurta, tereyağı, süt ve süt ürünlerinin "doğal" olanlarına sofralarımızda daha çok yer açmak da, hem kendimiz hem çocuklarımız için yapabileceğimiz "iyiliklerden"...

Son kitabımızı gördünüz mü?

"Sofra Özel" kitaplarımıza, sizlerden gelen talep ve beğeni doğrultusunda bir yenisini ekledik: "Sofra Özel – Pratik Mutfak". Çalışanlar, bekarlar, yeni evliler, kısa sürede harika sofralar kurmak isteyen tüm lezzetseverler için pratik olduğu kadar lezzetli ve doyurucu tarifleri bu kitapta bulabileceksiniz. Diğer kitaplarımız gibi büyük boy, sert kapaklı ve 320 sayfadan oluşan Pratik Mutfak'ta tam 475 tarif yer alıyor. Çorbadan zeytinyağlıya, etli-sebzeli yemeklerden makarnaya, pilavdan böreğe, birbirinden şık, lezzetli yiyecekler, atıştırmalıklar ve de tatlılar sizi bekliyor.

* * * * * *



Yazarın Önceki Yazıları

TÜM YAZILARI
SON DAKİKA