Rüyalar ve gerçekler

Bazen karlarla kaplı bembeyaz bir şehirde görüyorum kendimi, bazen mutfakta elmalı turta pişirirken… Bazen uçağa yetişmeye çalışırken kan-ter içinde kalıyorum, bazen çiçekli bir bahçede sakince uzanıp gökyüzünü izliyorum… Hepsinin rüya yorumlarına bakıp, kendimce de yorumladım elbette.

Özetle; endişe ve huzurun, çaresizlik ve umudun harmanlandığı bir bilinçaltı çıkıyor ortaya… Özellikle kandil gecelerinde ya da dolunayın tüm heybetiyle ışıldadığı gecelerde gördüğünüz rüyalara dikkat edin! Böyle özel gecelerde karşımıza çıkan rüyaların anlamlı mesajlar içerdiğini ve rehberlik özelliği taşıdığını düşünüyorum. Rüya tabirleri kitapları ya da internet siteleri ne derse desin, gördüğünüz rüyanın sizin için çağrıştırdıkları, sizin içsel yorumunuz daha anlamlı bence…

Ülkemizin içinde bulunduğu hareketli gündem ve Ramazan ayının tatlı telaşı, benim de rüyalarıma enteresan yansımalarda bulunmuş oldu sanırım! Böyle zamanlarda, yüzyıllar öncesinde edilmiş sözler, karışan zihnimize ışık tutabiliyor bazen.

Örneğin Amerikalı filozof Ralph Waldo Emerson'un 1800'lü yıllarda söyledikleri, bugünün koşullarında da son derece anlamlı… "Başarı nedir?" sorusunu şöyle yanıtlamış Emerson: "Sık sık ve çok gülebiliyorsan, akıllı insanların saygısını, çocukların sevgisini kazanabiliyorsan, dürüst eleştirmenlerin takdirini alabiliyorsan, sahte dostlarının ihanetine katlanabiliyorsan, güzelin değerini biliyorsan, herkesteki en iyiyi bulabiliyorsan, karşılık beklemeden, kendiliğinden verebiliyorsan, daha iyi bir dünya için geride ister sağlıklı bir çocuk, ister kurtarılmış bir ruh, ister iyileştirilen bir sosyal durum, ister bir parça yeşil bahçe bırakabiliyorsan, tek bir kişi bile olsa, biri senin varlığından ötürü daha rahat nefes alabiliyorsa, işte bu başarmış olmaktır..."

Tek başımıza kaldığımızda, kafamızı yastığa koyduğumuzda kendimizi ne kadar "başarılı" hissediyorsak, o kadar mutlu, rüyalarımızda da o kadar huzurluyuz…