Yazarlar
04 Kasım 2013

Ev yemeği gibisi var mı?

Bu aralar pek çok kişi “tavsiye edebileceğiniz bir yemek kursu var mı?” diye soruyor... Sofra Dergisi Yayın Yönetmeni Esra Düzdağ yazdı...

Evli-bekar, kadın-erkek herkes iyi yemek yapmayı öğrenmek, arkadaşlarına, dostlarına kendi elleriyle güzel sofralar kurmak, vaktini mutfakta keyif içinde değerlendirmek istiyor. Hatta yemek yapmaya yeni başladığı halde şimdiden hayalini büyütüp, işi profesyonelliğe taşımayı düşünen de pek çok arkadaşım var… Her TV kanalında yemek programları, tüm gazetelerde yemek tarifleri, restoran yazıları, neredeyse her mahallede bir mutfak okulu… Deniz, güneş tatilinin yanı sıra artık gastronomi turizminin de bu topraklarda epey popüler olduğunu ve övünmek gibi olmasın ama Sofra Dergisinin Türkiye'nin en çok satan dergileri arasında ilk sıralarda yer aldığını düşünürsek, yeme içmenin hayatımızda temel ihtiyaçtan öte bir yere sahip olduğunu kabul etmemek mümkün değil.

Peki nasıl oldu bu? Neden yeme-içme bir anda bu kadar hayatımızın merkezine oturdu? Elbette eşsiz bir kültüre sahip, binlerce çeşidin arz-ı endam ettiği harika bir alan Türk Mutfağı… Fakat bir dönem salata, hazır yemek, atıştırma, özellikle şehirli insanın gündemine oturmuş ve de yoğun yaşam şartları nedeniyle hiç de oradan kalkacağa benzemezken, bu değişim nereden çıktı dersiniz?

Ben bunu biraz da doğal ve sağlıklı beslenmenin öneminin her geçen gün artmasına bağlıyorum. E tabii bunun için de en güvenilir yöntemin "evde yemek" olduğu kesin! Çünkü ev yemeğinin içine kattığınız malzeme, kullandığınız ürünler, hepsi sizin gözetiminizde, neyi nerde kullandığınızı biliyor, hazırlıklarınızı kendi tercihlerinize göre şekillendirebiliyorsunuz. Semt pazarlarının yanısıra, internet sayesinde yerel üreticilere de rahatlıkla ulaşabiliyoruz artık. Sebze-meyveden bakliyata, sütten yufkaya her türlü gıda maddesi, üretildiği yerden kalkıp bir tık'la kapımıza geliyor!

Hepsi bu kadar da değil tabii! Malzemeyi hakkıyla, gerektiği ölçüde kullanmak, her masaya kişisel bir fark katmak da evde yemek yapanların ilkeleri arasında… Sonra mutfağın bir de rahatlatıcı tarafı var tabii… Mis kokulu bir kek ya da poğaça pişirirken nasıl da tatlı hayallere dalarız farkına varmadan… Sanki hayatın stresi, yoğunluğu, çorbayı karıştırdığımız kepçenin yarattığı girdapta kaybolur gider, yerini içimize işleyen bir sıcaklığa bırakır. Gün içindeki gereksiz kızgınlıklar, kafamızdaki türlü düşünceler, hakkıyla yapılmış bir zeytinyağlının karşısında pek de uzun süre dayanamaz, yok olur… Kendi ellerimizle hazırladığımız tatlarla iltifatları toplamaya başladığımız an yaşanan o muazzam gurur duygusuna ne demeli? "Bunu sen mi yaptın?" sorusuna "evet ben yaptım, dur sana da tarifini vereyim" demenin özgüveni, biraz da nostaljik, eski ve temiz zamanların hisleriyle karışmış değil midir? Sözün özü, ev yemeği güzeldir, makbuldür, sağlıklıdır, lezizdir ve her daim önceliklidir… O yüzden gelin şimdi gururla hazırlayacağınız sofralara katkıda bulunacak sayfalarımızı birer birer çevirin ve en sevdiğiniz tariflerin arasına birer ayraç koymayı ihmal etmeyin!

Tadı damağınızda kalacak Sofra'larda buluşmak üzere…



Yazarın Önceki Yazıları

TÜM YAZILARI
SON DAKİKA