İlk yarı bittiğinde Fenerbahçe istediğini almıştı. Skoru 3-0'a getirdiği gibi, rakibine de "acaba" dedirtmedi. Birkaç saat önce Galatasaray'ın puan kaybetmesi, Kadıköy tribünlerine de coşkuyu getirdi. Hem maçı yaşadılar hem de uzun bir aradan sonra "Sen şampiyon olacaksın" dizeleri dudaklardan döküldü.
Mourinho'nun 3-4-1-2'sinin "taşları" yerine oturduğu gibi "ağırlıklarını" da hissettiriyorlar. Maça tempo vermeden, hatta topu yine rakibe bırakarak, kendi dakikalarını bekliyorlar. Kalite farkı öylesine ortaya çıkıyor ki, Antalya takımı Fenerbahçe kalesine gelemediği gibi, neredeyse her girdikleri pozisyonu gole çevirdiler. Dzeko'nun hükümdarlığında organize olan ön taraf, ceza alanına giren her Fenerbahçeli oyuncu için fırsat kapısı. Vücudunu doğru kullandığı gibi pas aklını, doğru zamanda doğru kararı her pozisyonda ortaya koydu. Karamboller içinden istediklerini aldılar. Skriniar defansın merkezinde, Fred orta sahada enerji üretti. Bir ara kaç ciğeri olduğunu da merak ettik Fred'in. Antalya'nın ön baskısında sürekli olarak pas alternatifi oldu. Hücumu yönlendirdi, Tadic'e de fazla iş bırakmadı. Rakibin kendi kaosunu yaşadığı bir günde, rüzgârı arkasına almış camiasına ikinci yarıda da baskı ile daha gollü bir galibiyet verebilirlerdi aslında. Ama Mourinho artık dengeyi, perşembe günü başka maç olduğunu, beş gollü galibiyete de üç puan verildiğini herkese telkin ediyor, en gözü kara Fenerbahçeli'yi bile "mantık" çizgisine taşıyor. "Kazanma kültürü" dediği de bu zaten… Bize "İtalyan usulü" olarak yansıyor.