Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Sinsilik yapan kim, Mustafa Başkan!.

1955 yılında babam Antakya'dan Ankara'ya tayin olunca, biz de yaz tatillerimizi İstanbul'da geçirmeye başladık.. Anneannemlerde kalırdım..
Kadıköy'de otururdu. Galiye Teyzem ve Necati Dayımla.. Necati Bilgiç. Ailenin ilk gazetecisi.. Hepimizi bu mesleğe sokan odur.
O devirde, spor sayfaları, spor yazarlığı vardı. Her spor izlenir, her spor yazılırdı.
Yaz olunca tabii, atletizm başta, deniz sporları.. Yüzme.. Yelken.. Kürek..
Galatasaray Adası'nı ilk o zaman gördüm işte.. Havuzunda yüzme yarışları yapılırdı, ama Ada asıl "Kürek" demekti. Galatasaray Kürek Şubesi ordaydı.
Bazen arkadaşlarla buluşur Kuruçeşme parkına giderdik. Kürekçiler antrenman yaparlardı, o zamanlar trafiği nerdeyse yok Boğaz'da.. O incecik fitaların suyun üzerinde kayışını nasıl zevkle izlerdim.. Ve de gıptayla..
Benim için kayık, Moda ya da Kadıköy'de kiraladığımız o tonlarca ağır hantal teknelerdi. Küreklerine asılırdık, canımız çıkardı on metre gidene kadar.
Oysa bu fitalar nasıl ip gibi kayarlardı.
Galatasaray Adası, Boğaz'ın gözdesi, Galatasaray'ın gururuydu.
Tüm rakiplerini hem de nasıl kıskandıran gururu..
Sonra..
Sonrası facia.. Arka arkaya gelen başkanlar, Özhan Canaydın, Ünal Aysal ve Dursun Özbek o ada Galatasaray'ın elinden çıksın diye çırpındılar adeta..
Güya kiracı, aslında işgalci bir karanlık adam, Ada'ya el koydu. Milyonla İstanbullu'nun gözleri önünde, Ada'yı hem alan olarak büyüttü.. Hem de izinsiz çivi çakmanın yasak olduğu Boğaz Ön Görünüm bölgesinde, kapalı alanları da misli ile genişletip, milyonlar kazanan bir eğlence merkezine dönüştürdü.
Galatasaray üyelerine de kendi adalarını yasakladı.
Bu Ada'yı ve Kapalı Alanı genişletme işlerine Belediye nasıl müdahale etmedi, İstanbul İmar Müdürlüğü nasıl seyirci kaldı bilinmez.
Peki Galatasaray niye sustu, oturdu?.
Mal sahibi olarak mahkemeye verilen o karanlık kiracı değil, izin veren Galatasaray kulübü iken, hem de..
Sonunda herkesin gözü önündeki rezillik ayyuka çıkınca, Belediye iş makineleri Su Ada'ya (Artık adı bile değişmişti.) çıktılar ve kaçak yapılan kapalı alanları yıktılar.
Ada, Boğaz Ön Görünüm Bölgesi'nde harabeye döndü.
Ön görünümde böyle bir yer bırakmak mümkün değil. Belediye, Belediye olsa, tonla ceza yazar..
Gelir kalanı düzeltirsin.
Düzeltene dek de önüne, tahta perde çekersin.
Üzerinde yeni görüntünün şekli, ya da hoş görüntüler olan bir tahta perde.
Ordan onlarca gemide binlerce insan geçiyor. Kuruçeşme Parkı'na gene binler geliyor. Göz zevkine böyle ihanet suç.
Galatasaray yönetimi, Ada'ya asla sahip çıkmayan ve "Elimden gitsin" diye uğraşan yönetim bunu da yapmadı.
Ama İstanbul Belediyesi, gözünün tam da önündeki bu cinayeti yıllarca görmezden geldi.. Sonunda yıkmak zorunda kaldılar.
Tam iki yıldır o leş orda, Dünya İncisi Boğaz'ın ortasında duruyor, gene kimsenin "Gık" dediği yok..
Bir ülke bu kadar sahipsiz olabilir mi?.
Galatasaray Kulübü güya sahip..
Bayrağını çekmiş, bakıyor..
Belediye bütün kurumlarıyla bakıyor..
Vilayet desen, ne zaman oldu, ne zaman sahip çıktı ki, İstanbul'a ve halkına..
Her Turizm Bakanı değiştiğinde ümitlendim..
Biri çıkar da "Beyler, Asya ile Avrupa'nın ortasındaki bu dünya güzelliğinin içine daha kaç yıl tükürmeye devam edeceksiniz?.
Hadi bu işi düzeltin" der diye bekledim.
Bakanlar da umursamadı.
Medya?. Güldürmeyin beni.. Hangi gazeteler?.
Hangi televizyonlar!.
Dün benim sayfamda, Ada rezil- liği resimleriyle manşetteyken, spor sayfamızda Mustafa Cengiz'in durmadan yaptığı basın toplantılarından biri daha vardı.
Hani kimseye soru sordurmadan, anlatıp gittiği toplantılar..
"Sinsilik yapmayın, cesur olun" demiş. Başlık o..
Peki kime demiş?.
Haberde o yok.. Ortaya atmış işte, kim alınırsa..
Böyle basın toplantısı olmaz. Böyle haber de olmaz.. Böyle başlık hiç olmaz.
Ama bizde oluyor..
Biri konuşuyor. Güya muhabirler kafa sallıyor, gidip söylenenleri yazıyorlar.
Aynen de sayfaya konuyor..
Haberdeki "Sinsi" sallamasının kime gittiğini merak eden, ya da bilse de yazmaya cesaret eden yok..
Bu mudur, "Dördüncü güç?." Şimdi ben, açık, seçik ve isim vererek söylüyorum..
"Mustafa Cengiz!. Sinsilik yapma.. Ortaya çık ve 'Ada'yı anlat..
Ben orada olacağım ve sorular da soracağım.. Var mısın?." Yüreğin var mı?.
Yalnız "Ada"nın konuşulacağı ve soru sormanın serbest bırakılacağı bir basın toplantısı yapmaya var mısın?.
Hadi Mustafa dostum.. Komşum..
Hemşerim.. Mekteplim.. Bacağımdan vurulduğum benzincinin sahibi Mustafa..
Hayatımız boyunca yollarımız kesişti, görüyorsun..
Hadi çık ortaya.. Ada'da bir basın toplantısı yap..
Bir de "Ada"da kesişsin yollarımız görelim bakalım!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA