Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Laf olsun diye yazılmış bir yazı!..

Başlığa bakıp "O zaman niye yazıyorsun" diyeceksiniz.. Valla "Benim sütunum dolsun, siz de boş vaktiniz olursa okuyun ve hoşça vakit geçirin" diye.. O kadar basit!.

***

Eskilerin hatırladığı bir reklam cıngılı vardı hani, ezber bilirdi millet.. O zaman TRT tek kanaldı ülkede..
Bir açılır, bir daha "İstiklal Marşı"na kadar kapanmazdı.
Tüm reklamlar da izlenirdi, ister istemez de, ordan ezberlemiştik..
"Bir bilmecem var çocuklar!.
Haydi sor sor!.."
Bugün de benim bir bilmecem var..
Ama büyüklere.. Hem de en büyüklere..
Hemen sorayım..
"34 BVA 117 plakalı arabayı kullanan Hanımefendi.. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu.. Ve de Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay arasındaki ortak şey nedir?."
Cevap için size bir hafta izin verir ve bir maaşımı da ödül diye koyardım ama, nasılsa bulamazdınız..
Onun için cevabı hemen veriyorum.
"Korna!..



" Evet.. Otomobil kornası..
Sabah işe geliyoruz. Alkent'i, Nispetiye Caddesi'ne bağlayan Tepecik Yolu'ndayız.
Bu yol meskun mahalden geçiyor, boydan boya..
Yani bu yolda, yasal hız saatte 50 kilometre.. Yolun sağından ve solunda ondan fazla giriş, çıkış var. Ve trafik kanunu diyor ki, "Kavşaklara yaklaşırken hız kesilecektir." Yani, saatte 50'nin üzerine çıkmak suç.
Kavşaklara gelirken, o hızı da indirmemek ayrı suç.. Ama dinleyen kim?. Bu yüzden hız kesici kasisler de kondu, yer yer..
Yaklaşık 25 yıldır Alkent'te yaşıyorum.
Gelip giderken kaza görmediğim gün, enderdir, desem inanın.. Çünkü, bu yolda, hele boşsa, kimse 100'den aşağı gitmez..
Tepecik Yolu'na açılan ara sokakların hepsinin önünde "Dur" tabelası vardır. "Dur ve bak.. Yoldan hızlı gelen olabilir" işaretidir bu. Ama ona da aldıran olmaz.
Bizim yolda, iki günde bir, 100'le gidenle, ara yoldan bakmadan çıkanlar, çarpışır dururlar..
İşte bu yüzden, bu yolda, benim sürücüler hep tembihlidir..
"1- Kurallara uyacaksın..
2- Hep dikkatli olacaksın.." Sabah 50 kilometreyle işe geliyoruz.. Bu 34 BVA 117 arkadan sıkıştırıyor.
Zaten 1.5 şerit gidiş yolunun bir şeridi otopark olmuş.. Kalan yerden geçemiyor ve korna çalıyor ki, hızlanalım biz de.. Sanatçılar Parkı Kavşağı'na yaklaştık ki kaldırımdan yola bir yaşlıca hanım inmiş..
Radyolar, TV'ler durmadan İçişleri Bakanlığı'nın anonsunu yayınlıyor..
"Işıksız kavşaklarda yol yayanındır.
Lütfen yayaya yol verin.." Caner yavaşladı ve durdu. Biz yayaya yol veriyoruz. 34 BVA 117'li hanım efendi, bizim niye durduğumuzu merak bile etmiyor. Hışımla solladı.. Allahtan durup yol verdiğimiz hanım henüz önümüzden çıkmamıştı, yoksa onu da ezip geçecekti..
Geçerken bir de kornaladı.. Şoför milleti dilinde "Küfür"dür bu, bilirsiniz..
"Niye kurallara uyuyorsun hıyar!. Basıp gitsene" küfrüdür bu, en hafifi ile..
Amma velakin bu yaptığı da suç.
Meskun mahalde korna çalmak suç!.
Kanunen hem de!.
İşte, bilmecemizin cevabı lafa da geldik.
"Korna.."
Meskun mahalde korna çalmak suç..
Kanunen suç.. Kanun duruyor. Ama eller de hep kornanın üzerinde duruyor. ilim adamları belirlemişler.
Uzayda kaydedilen en kısa zaman, ışığın yeşile dönmesiyle, kornaya basılması arasında geçen süre imiş..
Bizim gazetenin önünde 3 dakika durun, sağır olursunuz. Çünkü önü kavşak.
Sağa dönüşlü kavşak.. "Sağa dönüşte yayaya yol ver" tabelalı kavşak. Sağdaki yavaşlayınca, onlarca korna bağırmaya başlar..
Nerde?. Polislerin nerdeyse 24 saat nöbet tuttukları gazetemiz önünde..
Bu polisler kime bağlı? En tepede..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya..
Bilmecemiz yavaş yavaş çözülüyor bakın.
Bakan Soylu, son zamanlarda Trafik'le en çok meşgul olan İçişleri Bakanı.. Bir genelgesi var.. "Polisler 'Benim görev alanım değil' diye gözleri önünde işlenen suça omuz silkip geçemezler. Her türlü suça, her türlü polis müdahale eder.." Peki ediyor mu, İstanbul polisleri?.
Geçin sabah çıkarken özel emir verilmemişse, Trafik suçuna bile aldırmıyor, bu kentte trafik polisleri.. Acil Deprem Kaçış Yolu'na bütün gün park eden servis arabalarının resmini on defa bu köşeye bastım, sonunda Ankara'dan İçişleri Bakanlığı Trafik Daire Başkanlığı müdahale etti de, orası, sadece orası düzeldi. Bizim polis, sadece o sabah özel emir gelirse, o gün için o emri uygular..
"Kemer kontrol edin.."
"Cep telefonu kontrol edin." "İçerde sigara içiliyor mu kontrol edin." "Uber mi kontrol edin.." Ötesi palavra.. Hep yazdım. Hâlâ yazıyorum..
Aksini iddia eden bana bir saat ayırsın, ona onlarca, polis önünde işlenen suç göstereyim.
Var mı kendine güvenen?..
Şimdi bu İçişleri Bakanımız, fevkalade önemli bir açıklama yaptı ve gönlümü fethetti..
"Çevre kirliliği denen şey, sadece yolların ve çevrenin kirletilmesi değildir. En kötü çevre kirliliği gürültü kirliliğidir. Bilimsel olarak kanıtlanmıştır, gürültü kirliliği, fiziksel, ruhsal pek çok hastalığın kaynağıdır. Bu yüzden ülkede meskun alanlarda gürültü kirliliği ile savaşacağız. Zaten kurallarda yazılı "Korna Yasağı"nı yeniden uygulamaya sokacağız." Özet.. İçişleri Bakanı "Korna çalmak yasaktır. Ve bu yasağı her tür polis takip edecektir" dedi. Hem de aylar önce..
Peki ne oldu?.
Durun.. "İstanbul halkının sağlığını korumak için gürültü kirliliği ile savaşacağım" diyen biri daha var, hatırladınız mı?. Seçim kampanyasında "Korna Yasağı" vaat eden Ekrem İmamoğlu'nu hatırladınız mı?.
Yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da "Korna yasağı" vaat edenlerden ve şimdi iş başında..
Saraçhane'ye gidip, Başkan'ın makam odasının tam önünde, cadde kenarında üç dakika durup, çalınan kornaları sayalım ister misiniz?. Orası Belediye Zabıtası ve devletin güvenlik görevlileri, yani polislerle dolu üstelik!.
Şimdi gelelim Fahrettin Kerim Gökay'a..
Dünya tatlısı, dünya şirini Vali ve Belediye Başkanı'ydı İstanbul'da (1949- 57..)
"İşte Paşam İstanbul" deyişi ile ünlüdür.
1950 Genel seçimleri öncesi CHP'nin düzenlediği miting alanını tıklım tıklım dolduranları, İsmet Paşa'ya böyle göstermişti.
Seçimi Demokrat Parti, başta İstanbul, tüm yurtta ezerek kazandı.. Ve o Demokrat Parti, CHP'nin atadığı "İşte Paşam İstanbul" diyen Vali'yi görevde tuttu, hem de 7 (Yedi) yıl!.
Fahrettin Kerim, kısacık boyu ile, mizah şarkılarına konu olmuştu.
"Mini mini valimiz Ne olacak halimiz Tanzim satışı Fiyat artışı.." diyen ışıklar içinde yatsın, ailemizin sevgilisi Sesle Çizgiler ustası Celal Şahin mesela..
35'lik rakı çıkarmıştı Tekel, ilk defa değişik şişeyle. Minik tombul bir şişe.. Halk anında "Fahrettin Kerim" koymuştu bu yeni şişenin adını..
Babamın keyif rakısını ben bile bakkaldan "Ver bir Fahrettin Kerim" diye alırdım.
Düşünün ki, o Fahrettin Kerim, hızlı bir Yeşilaycı ve içki ile savaşçısı iken 35'lik rakının adı, Fahrettin Kerim!.
Profesör de değil, Ordinaryüs Profesör Gökay ruh bilimciydi ve gürültünün insan ruhunda yaptığı zararı en iyi bilenlerdendi.
Bu ülkede "Korna yasağı"nı ilk koyan devlet adamı o oldu.
50'li yıllar dikkat buyurun. O yıllarda orta, lise öğrencisi olarak İstanbul'a gelir, Kadıköy, Göztepe ve Erenköy'deki akrabalarda kalırdım. Öğleden sonra, Bağdat Caddesi kenarındaki kaldırıma otururduk arkadaşlarla, Cadde Bostan'da ve "Marka Oyunu" oynardık. Her otomobil markasının, fiyatı ve de bulunur olma ihtimaline göre puanı vardı. Ford ve Chevrolet 5 puandı mesela.. Cadillac 100.. Dodge, Oldsmobil, falan filan da arada..
Yan yana dört kişi mi oturuyoruz. O sıra ile önümüzden geçen arabanın puanı, birimizin olurdu. 500'e varan kazanır, sonuncu olan ona, gazoz ısmarlardı. 15 kuruş..
Düşünün Bağdat Caddesi'nden o kadar ender otomobil geçerdi ki, biz bu oyunu rahat rahat oynardık. Yarım saatten evvel de bitiremezdik.
O İstanbul'a "Korna Yasağı" koymuştu işte, Ruh Bilimci Prof. Fahrettin Kerim Gökay!.
Bir de bugün gidin Nişantaşı'nda Vali Konağı'nın önünde beş dakika durun, korna sesleri sizi çıldırtmadan..
Efendim, bilmecemizi çözdük değil mi?.
Korna ile, 34 BVA 117, Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu ve Fahrettin Kerim arasındaki ortak noktayı yazdık..
Tamam değil mi?.
Peki yazdık da ne oldu?.
Yarın "Gürültü Kirliliği" ile mücadele edecek mi, İstanbul Polisi ve Belediye Zabıtası?.
Güldürmeyin beni.
"Laf olsun diye yazılmış bir yazı" dedik ya en başta.
Bakın hem sütunu doldurduk, hem de sanırım biraz eğlendiniz okurken..
Laf oldu, torba doldu!..
Şimdi işin ciddi tarafına gelelim.
Fahrettin Kerim'in koyduğu "Korna Yasağı"nı asıl yerleştiren onun hemen ardından gelen Mümtaz Tarhan oldu.
Tarhan, 1 yıl valilik yaptı, ama nasıl yaptı inanmazsınız..
Ticari, hususi bütün ama bütün araçlar, nerdeyse kornalarını sökecek hale geldiler.
Çünkü, kornayı çalanın başında polis bitiyor ve cezayı anında kesiyordu. Peşin..
Affetmesiz..
Ne oldu bilir misiniz?. Sürücüler sollarındaki kelebek camlarını indirip dışardan ön kapılarına vurmaya başladılar, korna yerine.. Yeşil yandığı halde hareket etmeyeni, önünde sebepsiz dakikalarca bekleyip yolu kilitleyeni uyarmak için, kendi kapısını yumruklamak adeti doğdu..
Sadece gürültü değil, her türlü çevre kirliliği ile savaştı Tarhan.. Yola tükürdünüz, izmarit attınız değil mi?. Anında başınızda biterdi Belediye zabıtası ve hiç insaf etmeden peşin peşin "5 lira alırdı.." Beş lira ne mi?.
İstanbul'a maç yazmak için gelen Ankaralı gazeteci Hıncal'ın aylık maaşı 40 lira.. Ordan anlayın, evlat acısı gibi cezayı. Bugün izmarite, balgama, köpek pisliğine basmadan yürünmez hale gelen İstanbul kaldırımlarına bakarken..
Tarhan'ın polisleri sadece araçlara değil, yaya geçidi ve ışık varken, o geçitten değil, yolun rastgele bir yerinden geçenleri, ya da geçide yeşili beklemeden inenlere de anında peşin cezayı bastırırlardı.
Yani trafik yasası, sadece araçlar değil, insanlar için de gerekliydi.
İstanbul sokaklarında adam gibi yürümeyi öğretti bize, eğitimci Mümtaz Tarhan.
Yani ben, o yıldan bu yıla, gazeteci Hıncal Uluç, "İstenirse, lafta değil, yürekten, cidden istenirse, bunların hepsinin yapılabileceğini bilen, gören, inanan biri olarak gene de Laf olsun diye yazılmış bir yazı" diyorsam, onu da anlayın!..
Yani!.
Laf ola, torba dola!.

***


TEBESSÜM
Bugün ehliyet sınavından çaktım. "Kırmızı ışık yanınca ne yaparsın" dediler.. "Mesajlarımı, maillerimi, arkadaşların Facebook ve İnstagramlarını kontrol ederim" dedim..
(Şaka diye gülüyorsunuz değil mi?. O zaman buna da gülün. Rahmetli Ertekin dostum, uyurdu. Resmen uyurdu kırmızıda.. Yeşilde dürterdim.)

LAFLARIM
"Düşünme: ruhun kendisi ile konuşmasıdır."
Platon

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA