Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

“Filmler sinemalara döndü?.. Ya seyirciler?..”

Tırnak içindeki başlık, The New York Times'ın (NYT).. Geçen hafta sonu Türkiye'de gösterime giren Tenet adlı film başlıktaki sorunun yanıtı olacak..
"Sadece bu sorunun değil, sinema dünyasının da bir yerde kaderini belirleyecek" diyor, NYT yazarı..
Tenet, 200 milyon dolara mal olmuş bir dev yapımdı. James Bond, Batman, Avengers karışımlı meraklı ve seyri keyifli bir gerilim, heyecan ve aksiyon filmiydi. Tam vizyona girecekken, pandemi patlayınca dağıtımı ertelendi.
O ara tüm dünyada, sinemalar kapatıldı. Sonra sosyal mesafeli oturma koşuluyla izin verildi. Bu salonun sadece yüzde 30'u oranında bilet satılması demekti.
Tenet'i gene de beklettiler.. Sonra Amerika dışındaki bazı ülkelerde, bu arada Türkiye'de de gösterime izin verildi. İlk izlenimler oralardan alınacak, sonra Amerika'ya dağıtım yapılacaktı.
NYT'nin yazısı tam da bu dönemde çıktı işte.
Yazar, "Sinemalar yavaş yavaş ve kontrollü açıldı ama, ortada pek seyirci görülmedi.. Bu durum 'Salon var, ama film yok' diye özetlendi" dedi. Gerçek de öyleydi. Pandemi sonrası açılışta, ikinci sınıf veya ikinci vizyon/ Daha önce gösterilmiş filmler dağıtıldı salonlara.. Kimse, pahalı ve kaliteli filmini riske etmek istemedi.
Tenet, pandemi başından bu yana ilk defa sinema salonlarına "Müthiş bir gişe filmi" dağıtılması demekti.
Yazar "Şimdi salonlarda film var.. Ama seyirci de var mı?. İnsanlar evlerinden çıkıp sinemalara gidecek ve bilet alacaklar mı, asıl şimdi göreceğiz" diyor ve bağlıyordu..
"Tenet, 200 milyon dolar masrafı çıkarır ve kâra geçerse mesele yok. Hollywood aynen devam eder. Ama kazanamaz, maliyeti çıkaramazsa, en büyük stüdyolar bile artık büyük masraflı filmler çekmeyi bırakır, düşük maliyetli filmler çevirmeye mecbur olurlar!." Bunun anlamı açık.. Hollywood'da büyük çapta işsizlik, devasa oyuncu ücretlerinde büyük indirimler başta, yepyeni bir sinema ekonomisi başlayacak, pandemi sonrası..
Peki, şu ana dek durum ne?.
İlk izlenimler olumlu..
Dünya sinemasında tüm filmler için en önemli ipucu genelde cumartesi, pazar gişelerinden alınır. Filmler, ilk hafta sonu gişelerine göre değerlendirilip, sıralanır, hatta.
Tenet, Amerika'da henüz başlamadığı halde, sadece dağıtım yapılan dış ülkelerden ilk hafta sonunda 53 milyon dolar gelir sağladı.. Bu 200 milyon dolarlık maliyetin çıkacağına işaret kabul edildi. Artık Amerika dağıtımı rahat yapılacak.
Ya Türkiye'de durum..
Bizde resmi açıklama henüz yapılmadı..
Benim ilgili çevrelerde yaptığım soruşturma sonunda öğrenebildiklerim şunlar..
Tenet, Türkiye'de geçen cuma günü vizyona girerken, dağıtımcı firmanın yurt genelinde, hafta sonu, yani cumartesi/ pazar gişe beklentisi 100 bin biletti.
Oysa, çarşamba sabahı itibarıyla, beş günlük toplam bilet satışı 60 bin oldu.. Yani yüzde 60!.
Bu işten anlayanlarla konuştum..
Dedikleri..
"Pek iyi değil ama, kötü de sayılmaz!.Bence mi?.
Kötü sayılmıyorsa, iyidir!. Bu hafta Tenet'e gideceğim. Hem de tavsiye edildiği gibi IMAX!.

***


En büyük Belhandacı!..

Çırpınıyorlar, "Belhanda Galatasaray'da kalsın ve oynamaya devam etsin" diye!.. Kimler; Fenerbahçeli, Beşiktaşlı "futbol" yorumcuları... Ve de "Galatasaray futbol takımı başarısız olsun" da "Mustafa Cengiz yönetimi gitsin" diye çabalayan "bazı" Galatasaraylı yorumcular!..
Aralarında "neler neler" söyleyenler var, insanın kahkahalarla güleceği geliyor!..
Neymiş; "Belhanda takımın lideri imiş... O giderse Galatasaray lidersiz kalırmış..."
Neymiş; "Belhanda takımının hücum organizatörü imiş, o giderse başkası yokmuş, mesela Emre Akbaba 'onun yaptığını' yapamazmış..."
Neymiş; "Kalmalıymış... Kalmalıymış... Kalmalıymış..."
Neymiş; "8 numara imiş... 10 numarayı da kaldırıyormuş... 6 bile oynayabilirmiş... Böyle bir futbolcu bulunur muymuş..."
Bu "10'lu, 8'li, 6'lı" ukalalıklara, hele hele "Belhanda örneği üzerindeki yorumları dinlerken", isyan ediyorum.
El insaf, adamın "10'lu, 8'li, 6'lı futbolculuğunu öveceğinize", mesela geriye dönüp "istatistiklerine" bir baksanıza...
"Gol / İsabetli Pas / İkili Mücadele / Top Çalma / Asist" gibi "olumlu" istatistiklerde Süper Lig listelerinin kaçıncı sıralarına düşmüş, nasıl düşmüş, "bu lider?.."
"Hatalı Pas / Top Kaptırma / Kaptırdığı toplarda rakibi kovalamama / İsabetsiz Şut / Müsait durumdaki arkadaşlarına pas vermeme / Lüzumsuz kart görme / "vurdumduymazlık" gibi "olumsuz" istatistiklerde neden listelerin başlarında dolaşıyor, "bu organizatör?.."
Lidere bakın siz, oyun kurgulayıcı, oyun kurucuya bakın siz...

*

Yukardaki satırlar bana değil, sevgili ağabeyim Öcal Uluç'a ait, ki altına ben de imza atarım.
Ama Sevgili Öcal Ağbimin yazısında bir şey eksik..
"Belhanda kalsın" diye çırpınan sadece Fenerli ve Beşiktaşlı medya değil.. Bu ülkenin 1 numaralı ve de "etkin" Belhandacı'sı, bizzat Fatih Terim..
Sırf Belhanda ve Feghoulisi için onlara rakip bütün Türkleri, Selçuk, Ömer Bayram, Emre Akbaba, Adem Büyük başta nice nicelerini bitiren Fatih Terim değil mi?.
Bu sene tepki gösteren taraftarı uyutmak için güya satış listesine konan Belhanda'yı, medyadan kaçırıp, Florya'da gizli saklı oynattığı (Bence korkusundan) palavra hazırlık maçlarında o ruhsuz Belhanda'yı hep ilk 11'e koyan Fatih Terim değil mi?.
Satış listesine konduğunu öğrenir öğrenmez Galatasaray'a meydan okuyan "İsterseniz oynatmayın. Ben bir yere gitmiyorum. Milyonlarca maaşımı son kuruşuna kadar alır, iki sene İstanbul'da boş oturur, keyfime bakarım" diyen ve dediğini kanıtlamak için, bahçeli havuzlu villa satın alan Belhanda'ya bu gücü kim veriyor?..
Kulağına "Sen yazılan, söylenenlere bakma.. Ben yeni sezona da seninle başlayıp, seninle bitireceğim" diye fısıldayan ve bunu her idman çift kalesi ve her hazırlık maçında kanıtlayan Fatih Terim..
Öcal Ağbim,
Günahkarı bulmak için dışarıya bakmana gerek yok.. İçeri çevir gözlerini.. Karşında göreceksin!.

***


Tıklama tuzağında, yanlışlıklar komedyası!..

Recep Alper adlı okurum şikayetini anlatmış...
"Merhaba Hıncal Bey,
Gazetenizdeki yazım hataları ve yanlış cümleler ile ilgili olarak daha önce mesaj atmıştım. Bu gün 1 haberde bulunan yanlışlara bakın lütfen" demiş ve o haberin adresini de yazmış..
https://www.sabah.com.tr/galeri/ yasam/atasehirde-korkunc-kaza-otomobil- restorana-daldi"
Tıkladım..
Buyurun haberi siz de okuyun.. İmla hataları, düşük cümleler, dilbilgisi cinayetleri ne ararsanız var. Bir de yığınla resimle o "galeri" denen iğrenç "tık tuzağı"nı, başta Hürriyet gurubu gazetelerinin tümü gibi onlar da kurmuşlar..
Bülteni aynen koyuyorsun, bari iki satır oku.. Düzelt.. Polis bültenini aynen dayama..
Niye polis bülteni.. Çünkü şifre deyiş var.. "Seyir halindeki" lafı artık ülkemizde polis zabıtları dışında kullanılmıyor.
İnsanlar anlatırken, "Seyir halindeyken" demezler. "Giderken.. Geçerken.." derler.
İşte o yanlışlık rekorları kıran haber aşağıda.. Bakalım siz kaç yanlış bulacaksınız?.
Her bulduğunuz yanlışta, başlığa ilham veren o ünlü "Komedi"yi yazan Shakespeare'e de selam sarkıtmayı unutmayın.

*

İstanbul Ataşehir'de seyir halindeki bir otomobil, aşırı hız nedeniyle direksiyon kaybederek cadde üzerindeki bir restorana daldı. Kazada kimse yara almazken, restoranda kimsenin olmaması olası bir faciayı önledi. Otomobilin restorana dalma anı ise güvenlik kameralarına anbean yansıdı.
Edinilen bilgiye göre kaza saat 23.00 sıralarında Ataşehir'de Örnek Mahallesi 3 bin 4'üncü Cadde de meydana geldi. İddiaya göre cadde üzerinde aşırı hızlı bir şekilde seyir halinde bulunan Mert Yiğit yönetimindeki 34 GN 2522 plakalı otomobil, direksiyon hakimiyetini kaybederek bir yemek restorana daldı.
Otomobilin dalmasıyla restoran savaş alanına döndü. Kazada kimse yara almazken kaza anında restoranda kimsenin olmaması olası bir faciayı önledi.
Kaza gürültüsüyle Mahalleli sokağa döküldü. Haber verilmesi üzerine olay yerine itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri kazayı kontrol ederken polis ekipleri şerit çekerek güvenlik önlemleri aldı.
Trafik polisler sürücü Mert yiğitte alkolmetre ile ölçüm yaptı. Yapılan alkol testinde sürücü alkolsüz olduğu öğrenildi Kaza anı güvenlik kameralarına saniye saniye yansıdı. Kazaya karışan otomobil hurdaya dönerken polis ekipleri kazayla ilgili soruşturma başlattı.

***


İşte Adana Sushi Patenti!..

Sağda solda haberler artmaya başladı. Efendim İstanbul'da, Adana'da, şurda burada "Adana Sushi" yaptıklarını, hatta icat ettiklerini söyleyenler gazeteleri doldurmaya başladı.
Yalan!. Palavra!.

Adana Sushi, 2017 yılında Kuruçeşme'de yeni açılan Baca 6, adlı restoranda, Erol Kaynar'ın yanında yetişen, benim de yakın arkadaşım Rahmi Okçuoğlu tarafından icat edildi. Dünyada ilk tadanlardanım.. Hatta Rahmi'ye "Bu harika bir şey. Üzerine atlayan çok olur, patentini al, duvarına as" dedim.
Yaptı Rahmi.. Aldı ve astı.. İşte resmi yukarda..
Ama Beşiktaş'ın hem de CHP'li belediyesi, etraf meyhane ve rakı balık dükkanlarıyla dolu Kuruçeşme'de Baca 6'na içki ruhsatını nedense (!) vermeyince, Rahmi de lanet etti, hanımköylü oldu. Lüleburgaz'a taşınıp, orada harika bir bahçe lokantası açtı. Gittim, bayıldım, onu da yazdım, bilirsiniz..
Bence arabası ve imkanı olanlar yaz bitmeden bir hafta sonu, günü birlik Lüleburgaz yapsınlar.. Değer!.

***


TEBESSÜM
"Çok önemli bir randevum var" dedi adam, berbere..
"Kusursuz sinek kaydı bir tıraşa ihtiyacım var ama yüzümü de çizmeyeceksin.."
"O zaman tam yerine geldiniz" dedi, berber.. "Sırf bunun için bir alet geliştirdim ben.."
Çekmecesini açtı, bir tahta bilye çıkardı. "Bunu ağzınızda, yanağınızla dişleriniz arasına koyun. Cildiniz gergin olur, o zaman ustura dipten fevkalade kayar. Cildi de zedelemez."
Tıraş bitti. Adam çok memnun kaldı. Teşekkür ederken sordu.
"Peki, bi ara dalıp bilyenizi yutsam ne olurdu?."
"Herkesin yaptığını yapardınız" dedi, berber.. "Yarın geri getirirdiniz!."


SEVDİĞİM LAFLAR
Yargılama ki, yargılanmayasın. Çünkü hangi yargıyla yargılarsan, onunla yargılanacaksın. Hangi ölçüyle ölçersen, aynı ölçü sana da uygulanacaktır.
Thea Alexander (Psikolog, Yazar, Romancı)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA