Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bir dünya dolar milyarderi Nihat Özdemir!..

"İnsanlar ve servetleri" deyince, dünyanın her yerinde akla Forbes dergisi gelir. Bu Forbes, nisan başında "Dünyanın En Zenginleri" listesini yayınladı.
Zirvede 177 milyar dolarlık servetiyle Amazon CEO'su Jeff Bezos var. Pandemide hemen herkes kapanınca, internet üzerinden satış yapan Amazon tavana vurmuş ve Bezos'un serveti 2020'ye göre, nerdeyse yüzde 50 artıp, 113 milyardan 177 milyar dolara gelmiş.
Türkiye'de en zengin Murat Ülker.. Fener Stadı'na adını veren şirketin CEO'su. 6.3 milyar dolarlık servetiyle, dünyanın da 421'inci zengini.
Nihat Özdemir, 2 milyar 300 milyon dolarlık servetiyle Türkiye'nin sekizinci zengini.. Son bir yılda servetini yüzde 35.3 artırmış, dünyanın 1362'nci zengini olmuş.
Şimdi bunları niye yazdın, diyeceksiniz.. "Zenginin malı züğürdün çenesini yorar, da ondan" değil tabii..
Ayni zamanda Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı da olan uzaktan akrabamız Nihat Özdemir'e "Değer mi" demek için!.
Değer mi Nihat Başkan, değer mi?.



Ben köşemde yazdım defalarca.. Alkış alkış bitiremedim.. Çift eğilimli, yani dünyanın en zor baraj inşaatı tekniğinde, Dünyanın En Yüksek Üçüncü Barajı'nı bitirmek üzeresin.. Yusufeli Barajı.. Dünyanın gıpta ettiği, dünya zoru bir inşaatı, A'dan Z'ye Türk insanı, Türk malzemesiyle gerçekleştirip ülke gururumuz oldun.. Bunun manevi keyfine gark olup, o dolar milyarderi servetinle artık ailenle safa sürmek aklına gelmiyor mu?.
Bu nasıl bir hırstır ki, spor sayfalarında manşet olmak uğruna bunca ağır eleştirilere katlanıyor, cevap bile veremiyorsun?.
Federasyon'un dümenini Ali Koç'un emrine verip, nerdeyse tüm kurulları, Merkez Hakem Komitesi başta, Fenerbahçe için çalıştırmak sana yakışıyor mu?.
Anladık Fenerlisin ama, şu anda "Tarafsız" olması gereken bir makamdasın.
Özellikle Şampiyonluk ve Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne gitme mücadelesinin nefes kesici hale geldiği haftalarda, maç sonuçlarını senin saha ve senin VAR hakemlerin, resmen, alenen danışıklı dövüş belirlemeye başladılar.
Hakemler çırpınıyor ama Fener'in gene de şampiyon olacak hali yok.. Gücü her nedense sadece sana yeten Ali Koç öyle dağıttı Fener'i.. Beşiktaş ve Galatasaray'la aranın açılmamasına yetiyor ancak, hakemlerinin güçleri.
Son haftanın Fener, Beşiktaş ve Galatasaray maçlarını benimle izlemeye var mısın, o sahadaki ve VAR'daki "utanç" adamlarını birlikte görelim. Değerlendirmeyi de sen tek başına yap..
Doğrudur.. Her hakem hata yapar.. Ama bütün hatalar, hem Fener ve hem Fener'in rakiplerinin maçlarında, Fener'in işine yarayacak şekilde yapılırsa, buna "tesadüf" diyecek kadar saf olamazsın herhalde..
Hadi buluşalım.. Futbol dışı da konuşuruz. Yusufeli Barajı'nı konuşuruz.. Hani "Özel uçağımla gidelim. Beraber görelim" dediğin o belki şimdi bitmiş, akıllara seza inşaatı.. Senin en sevdiğim yanın, kültüre ve sanata verdiğin büyük desteği, mesela kurduğun ve yaşattığın Limak Filarmoni Orkestrası'nı konuşuruz..
Seni ilk tanıdığım günü konuşuruz..
Kavaklıdere Tenis Kulübü'nün bir gecesiydi. O gece kulüp yararına elle yapılmış, elle boyanmış bir seramik kahve seti artırmaya konuldu. 12 parça.. İyi biliyorum. Çünkü kız kardeşim Serpil ve sınıf arkadaşı Feyha, Serpil'in atölyesinde yapmışlardı.
O sete bayılmıştım ve almak istiyordum.. Almak istiyordum.. 3 otuz para maaşımla artırmaya girdim.. Gücüm 5 bine kadar yetti. Hemen herkes çekilmişti zaten.. 6-7 bine alabilirdiniz. Yani benim üç maaşıma.. Ama kulüp yararına ya.. Siz ortada artık artıran da yokken "15 bin" dediniz.. Serpil'e baktım uzaktan.. Ne kadar mutluydu.. O zaman daha hısım falan olmamıştık.
"Ne harika adam" diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum..

***

'TEĞMENİM' YOK OLDU!..

4 Nisan, Çanakkale Boğazı'nda İsveç şilebi Naboland tarafından biçilen ve 81 denizcimizle Nara Burnu'nun derinlerine gömülen Dumlupınar'ın batışının (1953) yıldönümüydü. İzleyen bir hafta boyu Türkiye'de 104 emekli amiral gündem olur ve konu ister istemez denizciliğe çekilirken, gene de Dumlupınar'ı hatırlayan olmadı.. Bir tam sayfa yaptım. Anlattım ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na da sordum..
"4 Nisan günü, Nara Burnu'ndan denize bir çelenk attınız mı?.."
Cumhuriyet tarihimizin en büyük denizcilik dramı anılmazsa, ne anılırdı bu ülkede ki..
"Çıt" çıkmadı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve onun, hep söylediğim gibi benim vergilerimle maaş alan Basın Bürosu'ndan..
Çıt değil, ama "Güüüüm" diye beynimde patlayan bir ses geldi.. Bir arkadaşım aradı..
"Hıncal" dedi.. "Dumlupınar'ı anlatırken, köşene aldığın, Ayhan Hünalp Ağabey'inin, bizim neslin ezberlediği 'Teğmenim' şiiri vardı ya.. O şiir de, Dolmabahçe'deki Deniz Müzesi'nde, Dumlupınar köşesinde bir çerçeve içinde asılı durur, günümüz insanları hiç görmedikleri, duymadıkları o günü, bu şiirle hisseder, anlar ve o 81 şehide bir Fatiha okurlardı. Deniz Müzesi'ni restore etmek için kapadılar. Yıllar sürdü. Sonra yeniden açtılar.. Şimdi 'Teğmenim' şiiri yok, Deniz Müzesi'nde!."

"Senin gözlerin yeşildi teğmenim
Sen tutunca küpeşte demirler erirdi
Dize gelirdi ufuklar sen bakınca
Seni düşünürdü rüyalarında kızlar
Namus denilince sen gelirdin aklıma
Sen demirlerdin gönlümde teğmenim
Hürriyet denilince..."

............

"Kuran'a el basarım ki öldüğüme yanmam
Doyamadım Türklüğüme doyamadım
Kurusun mavileri denizlerin teğmenim
Beni bayrağa sar, yalnız bunu isterim
Sonra anama hakkımı helal et derim
Vatan sağ olsun,
Ellerinden öperim..."

***

BİR MUHTEŞEM ADAM!..

Sevgili sinema ve kitap editörümüz Olkan aradı.. Olkan Özyurt..
"Hıncal Ağbi, Agah Baba geldi, sana yeni kitabını bıraktı" dedi.. Telefon elimde kalakaldım.. Agah dediği bizim Agah.. Özgüç.. Benden 7 yaş büyük.. Yani 90'a günleri kalmış, hâlâ yazıyor.. Bu kaçıncı kitabı.. Aklımdan sayamadım, internete girdim. Tam 16 kitap yazmış Türk Sineması üzerine..
Cahide Sonku Peçete Kağıtlarındaki Anılar, Türk Sinemasında Cinselliğin Tarih II, Bir Sinema Yazarının Günlüğünden Aykırı Notlar, Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney, Türk Sinemasında Cinselliğin Tarih I, 100 Filmde Başlangıcından Günümüze Türk Sineması, Türlerle Türk Sineması Dönemler - Modalar - Tiplemeler, Bir Sinema Günlüğünden Aykırı Notlar, Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney, Türk Film Yönetmenleri Sözlüğü, Türkan Şoray, 80. Yılında Türk Sineması, 1000 Karede Türk Sineması, Antalya Film Festivali'nin 40 yılı, Türk Sinema Tarihi, Türk Sinemasının Kadınları.
Gazete yazıları ayrı. Ya dergi yazıları.. Benim Erkekçem dahil.. O zaman tanıştık, dost olduk, kardeş olduk..
Türk sinemasının temel direğiydi Agah, o akıllara seza arşiviyle.. Şimdi de Magazin Dergilerini yazmış.. Çocukken, gençken hepsini alıp okuduğumuz dergiler. Sedat Simavi, Tahsin Demiray ve Recep Ekicigil'dir Türk dergiciliğini kuranlar.. Onları ve dergilerini yazmış.. Harika anılar ve fotoğraflarla..
100 sene sonra bir üniversiteli Türk sineması, Türk dergiciliği üzerine makale, tez, araştırma yazarsa işte kaynak kitap..
Agah 90 yaşında ölümsüzlüğü buldu..
Önünde saygı, sevgi ve arkadaşın, meslektaşın olmanın gururu ile eğilirim Agah!.

***

CANIM!.. CANIM!..

Önce Youtube'a girin mutlak.. Patricia Carli yazın. Yanına "Canım"ı ekleyin.. Hayır "Canim" değil, "ı" ile.. Canım.. Dinleyin..
Şarkıyı söyleyen Patricia Carli'nin hem de "ı" ile "Canım" dediği kişi, şarkının kahramanı, Patricia'nın o yıllardaki aşkı Can Bartu'dur.
Parçanın tüm sözleri Fransızca, "Canım" kelimeleri ise bildiğimiz Türkçe "Canım" dır.
Şarkı şöyle başlıyor..
"Canım , canım canım
Bu kelimeyi de bana sen öğretmiştin.."
Bir Fransız'a "ı" harfini telaffuz ettirmek deveye hendek atlatmak kadar zordur. I yerine i harfi kullanır ve CANİM derler.
Patricia epey uzun süre çalışmış doğru telaffuz için, çünkü aşk için, aşkı için söylüyor.. Adı Can olan aşkı için..
..Ve de nasıl güzel telaffuz ediyor. Harika bir ses ve müzik oluşmuş böylece, alıp götürüyor insanı..
İtalyanların "Sinyor" olarak andıkları efsanevi futbolcu Can Bartu'nun bugün ölüm yıldönümü.
Bu parça da başta tüm Fenerbahçeliler, bütün insanlarıma gelsin ve çok sevilmiş Can'lara değsin!.

***

Pazar günü, sevgili dostum, harika futbolcu ama dünyada eşine rastlamadığım bambaşka insan Can Bartu'nun ölümünün ikinci yıldönümüydü. Sevgili kardeşim Dr. Erdoğan Karatay'dan aldım bu maili..
Ne muhteşem bir anı nakletmiş Erdoğan..
Ellerine sağlık.. Doktor.. Bir yandan bu yazıyı yazıyor, bir yandan da iPad'imden "Canım"ı dinliyorum..
Can!. Sen de yukarlarda dinliyorsun değil mi?.

***

TEBESSÜM

Karadeniz'in en zenginlerinden bir gemi ağası ölmüştü. Temel, tabutun hemen arkasında yürüyor, üstünü başını parçalarcasına çırpınarak ve haykırarak ağlıyordu.
Dursun yanına yaklaştı..
"Ulan Temel" dedi.. "Niye böyle ağlıyorsun, adam akraban bile değildi?."
"Ben de tam ona ağlıyorum ya, işte" dedi, Temel..

***

SEVDİĞİM LAFLAR

Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeni, geceyi gizemi, dostu tüm dertleriyle sevebilmektir.
Şems-i Tebrizi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA