Mithat Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Gürsoy, "Bir gömleği aynı mağazada bir kartla 3 takside, başka bir kartla 5 takside alıyorsunuz. Bu, güvenilirliği azaltıyor" diyor.
TÜRKİYE'NİN yıllık hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı 12.6 milyar dolara ulaştı. Sektör, ihracat kalemleri içinde hala liderliğini koruyor. 1967 yılında Mithat Giyim tarafından Eupore Crafts Iport şirketi aracılığıyla ABD'ye gönderilen poplin montlar, Türkiye'nin ilk konfeksiyon ihracatı olarak kayıtlara geçti. Bu ihracat sadece iki sezon sürdü ama hem Türkiye'nin, hem de şirketin vizyonuna büyük katkıları oldu. Aradan geçen 37 yılda Mithat Türkiye'nin önemli erkek giyim markalarından birisi olmanın yanı sıra, 35 milyon dolarlık ihracatıyla da sektörde ilk 100 arasına girecek büyüklüğe ulaştı. 1937 yılında Mithat Gürsoy'un kurduğu şirket, bugün ikinci ve üçüncü kuşak tarafından yönetiliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk milletvekillerini giydiren Mithat Bey'in üç oğlu Tahir, Fahir ve Sahir Gürsoy'la dünü ve bugünü konuştuk. Sohbetimizde Tahir Bey'in ihracattan sorumlu kızı Başak ile Fahir Bey'in iç pazardan sorumlu oğlu Kerem de vardı. Ekonomi mezunu beş kişiyle sohbet edince, ortaya konfeksiyondan çok daha fazlası çıktı. Öğrendik ki, yüzde 25'ten fazla indirim yapmayan şirketin, hiçbir banka ile kredi kartı anlaşması da yokmuş.
SADIK MÜŞTERİDEN YANAYIZ * Bazı mağazalar 3-4 bankanı kartını kullandırdıyor. Siz banka kartlarına karşı neden bu kadar önyargılısınız? Tahir Gürsoy: Sadık müşteriden yanayız. O nedenle kendi mağaza kartımız var. 25 bin civarında kart sahibi var. Ama bunun 5 bini aktiftir. Bir nevi 'fun clup' oluşturmayı tercih ediyoruz. Markanın güvenilirliği çok önemli. Müşteri aldığı ürünün bir sonraki gün yarı fiyatına satıldığını görmüyor. Bu da güvenilirliği artırıyor. Bir de piyasada herkes kredi kartı kullandırıyor. Bir kartta 3 takside aldığınız ürünü başka bir kartta 5 takside alıyorsunuz. Marka olma iddiasında olan bir firmanın bu kadar savurgan olmasını da doğru bulmuyorum.
* Peki Mithat'ın stratejisi nedir? Kerem Gürsoy: İşlerimizi toptan, mağazacılık ve ihracat olarak üçe ayırdık. 400 çalışanımız var. Mağazalarla birlikte bu sayı 500'ü bulur. 7 selection, iki de outlet mağazamız, 60 kadar da bayimiz var. Fiyatlarda dalgalanma olmaz. İndirimlerimiz yüzde 20- 25'le sınırlıdır. Kimseye özel indirim yapılmaz. Aile üyeleri de dahil. Hiçbir banka ile kredi kartı anlaşmamız yok.
* Sizin kadar eski bir markanın daha çok mağazası olması gerekmez mi? Fahir Gürsoy: Mağazacılık eskisi kadar kârlı değil. Eskiden tüketim çılgınlığı vardı. Artık bu yok. Olan da zaten kredi kartlarıyla. Yani herkes geleceğini yiyor. Böyle bir ortamda mağazacılık riskli.
Başak Gürsoy: Harcanabilir gelirin tüketim yönü değişti. Artık insanlar giyimi çok ucuza halledebiliyor. Para eğitim, bilgi ve teknolojiye gidiyor.
Kerem Gürsoy: Dünyada da bu böyle. Tüketime ayrılan para cep telefonu ve teknolojiye gidiyor.
Tahir Gürsoy: Mağazalar da kiraya çalışıyor. O nedenle hızlı büyümek istemiyoruz. Zira küçülmek büyümekten zordur.
* Ya ithalat... Ucuz ürünler hayatımızın her alanını kaplamış durumda. Tahir Gürsoy: İthalat yapan insanların bu ülkeyi biraz daha sevmesi lazım. Bizim sorunumuz şu: Türkiye olarak birbirimizi ve ülkemizi kollamayı bilmiyoruz. Ben ucuz mal alırım, ucuza maledip satarım. Fazla kâr ederim. Ben Çin'den hiç hammadde almadım. Çünkü ben ülkemi seviyorum. Daha fazla para kazanacağım diye ülkemin kaynaklarını heba edemem.
