kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Soli Ozel @ SABAH
 

Heyelan

Cumartesi günü yapılan referandum gerçekten de yalnızca Kıbrıs'ın geleceğinin oylanmasından öte bir anlam taşıyordu. O akşamdan itibaren KKTC'de yaşayanlar açısından koşulların ve yaşam parametrelerinin değişmeye başladığına kuşku yok. Bunun ne denli iyi ya da kötü olduğu da zaman içinde görülür. Önemli noktalardan birisi, Kıbrıslı Türkler'in kendi kaderleri hakkında ilk defa söz sahibi olma imkanı bulmalarıydı. Çıkan sonuç bugünün dünyasında insanları, vatandaşları hiç kaale almadan siyaset üretmenin ne denli bir sakillik olduğunu gösterdiği için de önemliydi.
Türkiye'de başlayan tartışma ise Kıbrıs konusu üzerinden Türkiye'de uluslararası politikayı değerlendirmede ne derin bir bölünme ve bazen de samimiyetsizliğin hakim olduğunu sergiledi. Benzer şekilde Kıbrıs meselesinin Türk siyasetinin bir kırılma noktası olduğu gerçeği de ayan beyan ortaya çıktı. Cumartesi ortaya çıkan sonuçlar Türkiye'de 2002 seçimleriyle başlamış olan güç kaymasının neredeyse heyelan boyutlarına vardığını da gösterdi. Aslında AKP'nin dışında kalan partiler ve siyasi aktörler açısından yeni tarz siyaset etme gereğinin ayan beyan ortaya çıktığı bir durumla da karşı karşıyayız.

Normalleşme adımları
Dış politika alanında ise en azından bazı gözlemciler Türkiye'nin diplomasiyi kendi açtığı alanlarda yürütebiliyor olmasından memnuniyet duydu. Bundan sonrasında benzer bir yaklaşımla KKTC'nin tükenmeden normalleşmesi için adım atılması gerekir. Çeşitli formüllerle, özellikle de ABD'nin zemin hazırlanması durumunda en azından Aralık ayına kadar Kıbrıs Türkleri açısından önemli sayılacak kazanımlar elde etmek mümkün olur. Aralık ayı AB'nin Türkiye ile ilgili kararını vereceği ay. 2005 yılı içinde müzakerelere başlanmasını sağlanmak için anayasa değişiklikleri yapılacak, yasalar değiştirilecek. Uygulama konusunda da hükümet herhalde daha militan bir tavır benimsemeye başlar.

AB'nin 'içdinamik' hatası
Aralık ayında verilecek karar AB açısından zor ve zor olduğu kadar da önemli. AB içinde Türkiye konusunda ciddi bir bölünme olduğu biliniyor. Üstelik yalnızca sağ ve sol arasında değil hemen her kurumda varolan bir bölünme bu. AB'nin ve içindeki siyasi aktörlerin böylesi ağırlıklı bir kararı vermek için gereken siyasi duyarlılığa her zaman sahip olduklarını söylemek ise kolay değil. En basitinden Kıbrıs meselesini tasarlayış ve yönetiş tarzına bakıldığında AB'nin Türkiye'ye yönelik bakışındaki hatalar ortaya çıkıyor.
Komisyon üyesi Verheugen'in Kıbrıslı Rumlar'a ilişkin olarak aldatıldığını söylemesini bu bağlamda değerlendirmek gerekir. AB üyelerinin ve AB bürokrasisinin Türkiye'ye bakışında göremedikleri bir boyut var. AB, Türkiye'de gerçekleşen reformların tümüyle kendi teşvikleri veya cezalandırma tehditleriyle gerçekleştiğine inanıyor. Türkiye'de AB'nin de parçası olduğu bir dönüşüm yaşandığını kabul etse de, buradaki iç dinamiği küçümsüyor. Hatta bazen hiç dikkate almıyor. Alsaydı, referanduma bir hafta kala Rum tarafını bırakıp hala Türk tarafı üzerinde baskı kurmak gibi bir vahim yanlışı yapmazdı. Rauf Denktaş'ın tüm tarihi kimliğiyle tarihin dışına düştüğünü görürdü.
Türkiye kendisine güveni giderek daha fazla artarak koyduğu hedeflere doğru ilerliyor. Ülkeyi kasvete, savunmacılığa ve ceberrut bir yapılanmaya mahkum etmek isteyenlerin çabalarına rağmen bu ilerleyiş hız da kazanıyor. Bu türden bir dinamizm ise belki de AB sürecinin Türkiye'nin içsel dönüşümüne yaptığı katkıyı görelileştiriyor. Aynı zamanda da Türkiye'nin AB açısından ve hatta dünya sistemi açısından profilini de yükseltiyor.
11 Eylül sonrasının ve Irak savaşının ardından yaşananların tanımladığı konjonktürde Alman hükümetinin gördüğü bu gerçeği, AB bir bütün olarak göremediği taktirde asıl zararı da kendisine vermiş olacaktır.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Parlayan Hindistan   / 20-05-2004
 Kristal küre   / 16-05-2004
 Balayının sonu   / 13-05-2004
 Öykücüler   / 09-05-2004
 Bundan sonrası   / 06-05-2004
 1989 devriminin son durağı   / 02-05-2004
 Heyelan   / 29-04-2004
 100 yaş   / 25-04-2004
 Yaklaşım farkı   / 22-04-2004
 Basiretin İngilizcesi ne ki?   / 18-04-2004
SOLİ ÖZEL
Şiddetin dili
12 Ekim 1953 gecesi Tel Aviv'in...
Evladız bekleriz
Evladız bekleriz
"İmza sıkıntısı yok. G.Saraylı olduğumuz için büyüklerimiz bizi...
G.Saray'ya giderim
G.Saray'ya giderim
Daum ile takımda geleceğini görüşeceğini söyleyen yıldız futbolcu,...
Ecevit'in veliahtı Sezer
Ecevit'in veliahtı Sezer
DSP Genel Başkanlığı görevini bırakmaya hazırlanan Bülent Ecevit,...
Anayasa'ya DGM 'by-pass'ı
Anayasa'ya DGM 'by-pass'ı
DGM’leri kaldıran Anayasa değişikliği yürürlüğe girdi ama DGM’ler bir...
Altın Palmiye Bush muhalifi Moore'un
Altın Palmiye Bush muhalifi Moore'un
Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü Amerikalı yönetmen...
Bu yurtta kalan öğrenci, ileride kabineye giriyor
Bu yurtta kalan öğrenci, ileride kabineye giriyor
İngiltere'de eğitimini sürdürmek isteyen öğrencilere yardım için 1978...
Olayın faili belli nedeni meçhul
Çatışan bir gruba müdahale eden polis memuru Y. bir kişiyi vurup...
500 yıllık sorunu o çözdü
Kirkor Usta kopyasını yaptığı kılıçla Türkiye ve Romanya arasında...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.