kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 
İç hesaplaşmamızı aralık sonuna kadar erteleyelim
AB'ye Erdoğan girecekse, Türkiye girmesin mi?
Şaka

İç hesaplaşmamızı aralık sonuna kadar erteleyelim

Aralarına girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği, yorgun bir kıtanın, çoğunluğu yaşlı insanlardan oluşan ve sosyo-politik kararsızlıklar içindeki toplumlara sahip ülkelerinden oluşuyor.
Dilerim 12 Aralık'ta, AB'den Türkiye'ye "Müzakerelere Başlayalım" cevabı gelecektir.
Şu anda Avrupalı olmak, bizim için, radikal biçimde yeniden yapılanmak anlamına geliyor.
Ne yazık ki, bunu tek başımıza başaramıyoruz.
Türkiye'nin siyasi ve idari yapısındaki statükocu oligarşiler, ancak dış dinamiklerin baskısı ile değişimi kabulleniyorlar.
Alışkanlıklar ve kronikleşmiş kamplaşmalar, ne yazık ki "Cumhuriyet Rejimi"nin temel öğeleri biçiminde sunuluyor. Gelişmiş dünyada müzelik olan ya da marjinal kabul edilen ideolojik saplantılar, bizde "İlke" biçiminde algılanabiliyor.
Yani Avrupa Birliği üyeliği hedefi, bizim için dış politikadan çok iç politikayı ilgilendiren bir "Değişim Projesi"dir.
Eğer biz böyle olmasaydık, bugüne kadar defalarca Avrupa ülkelerinin çoğunu her alanda geçmiş bulunurduk. Japonya, Güney Kore veya Malezya, sanki Avrupalı oldukları için mi, kendilerini aşabildiler?
Veya İsviçre Avrupa Birliği üyesi mi?
1930'lardan kalma kökten devletçiliğe ve katı kambiyo rejimine takılmasaydık... "Serbest Piyasa Devrimi"ni 1950'lerde yapabilseydik... Her açıdan şimdi başka yerde olurduk. Birbirini izleyen döviz krizlerini ve bunların ardından gelen askeri müdahaleleri, bir kader gibi kabul etmedik mi?
Çok geriye gitmeyelim. 1991'de Başbakan olan Demirel, rövanşizme takılmayıp o zamanki Cumhurbaşkanı Özal'la didişmek yerine güç ve akıl birliği yapsaydı, 1990'lı yıllar ziyan olmazdı.
28 Şubat 1997 post-modern müdahalesi de, 18 Şubat 2001 ekonomik krizi de yaşanmazdı.
Yaşını başını almış sivil kadrolara, 21'inci yüzyıla girerken el çırpıp "10'uncu Yıl Marşı" söylemek ve iki yüz yıllık 9'uncu Senfoni'yi "İşte çağdaş uygarlık" diye göstermek ayıbı yakıştı mı?
Bütün bunları bilip hatırladığımız için, Avrupa Birliği hedefine sarılıyoruz.
AB kriterlerine uymak zorunda kaldığımız zaman, kendimizi aşacağımız için istiyoruz bunu.
Yoksa, biliyoruz ki, "Avrupalılık" da fazla özenilecek bir olgu değil güncel siyaset ve ekonomi açısından.
İnanmıyorsanız, gidin Türk pazarındaki Avrupa şirketleri ile Türk şirketlerinin rekabet ettiği alanlarda soruşturun. Avrupalıların merkeziyetçiliklerini, karar alma mekanizmalarının yavaşlığını, saplantılarını görün.
Avrupa, uygarlık tarihinin mirasını yiyen yaşlı ve yorgun bir kıta!
Kendilerini iki dünya savaşından da kurtaran ve Marshall Planı ile fonlayıp yeniden kalkındıran, arkasından da Sovyet Kızıl Ordusu'na karşı koruyan Amerika'ya duydukları kompleks, Avrupa siyasetinin temel dürtüsü.
Avrupa'nın ortasındaki Bosna soykırımına karşı bile, Amerika "Yeter artık" diyene kadar seyirci kalmadılar mı?
Türkiye, kendisini statükoculuğa mahkum eden yapısını değiştirmeyi, eğer AB hedefi sayesinde başarabilirse, dinamizmi, gençliği ve girişimci kadroları ile Avrupa'yı aşacaktır.
Böyle bir ikilem var AB hedefine doğru giderken önümüzde.
Avrupa gibi olmak için değil, Avrupa'yı aşmak için bu hedefe kilitlendik. Bunu Avrupalılar da bildikleri için tedirginler.
Komünist Doğu Almanya, Almanya'nın yedeğinde AB'ye girerken, ne bir kritere uyum, ne bir rapor aradılar. Türkiye içinse, hala kaşın üzerinde göz aramaları kolay anlaşılmıyor mu?
Diyorum ki. Şu aralık ayına kadar, takıntılarımızı bırakıp, hedefe kilitlenelim. Sonra yeniden siyasi ve ideolojik hesaplaşmamızı yaparız.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 "Ölüm" olabilir ama "istifa" olamaz şeyler mi?   / 25-07-2004
 "Hızlı tren şovu"nun aktörleri istifa etmelidir!..   / 24-07-2004
 İç hesaplaşmamızı aralık sonuna kadar erteleyelim   / 23-07-2004
 Yabancılarla ortaklık pazarlığı yorucudur   / 22-07-2004
 'Kemal Derviş Sorunsalı'nı aşmak zor değil   / 21-07-2004
 Yarışın değil, 45-60 yaş kategorisinin birincisi olmak üzerine..   / 20-07-2004
 Hiçbir olay üç kişinin arasında saklı kalamaz ki   / 19-07-2004
 Silahın gerçeğinden de kurusıkısından da uzak durun!.   / 18-07-2004
 Turizm, hizmet sektörünün herhalde en zor dalıdır   / 17-07-2004
 Sade yöneticiler değil, seçmenler de sorumlu olmalı   / 16-07-2004
ERDAL ŞAFAK
Kapanmayan hesap
"Hukuka en çok ben saygı duyuyorum.
AHMET HAKAN COŞKUN
Açık konuşalım
Diyelim ki bu hükümeti son tahlilde...
MEHMET BARLAS
Tren faciası, siyasi bir faciaya...
ÖMER ÇELİK
Kendi kendini terhis eden adam...
Her şeyin her türlü...
ERGUN BABAHAN
Medeniyet testi
Geçen hafta Pamukova'da meydana gelen...
İkili oynuyorsun
İkili oynuyorsun
Başkan hariç, yönetim içinde beni istemeyen isimler var. Zaten...
Büyük oyuncu
Büyük oyuncu
Cordoba, "Maç sattığımı iddia edenleri, Tanrı'ya havale ettim. Eğer...
Ecevit gözyaşlarıyla
Bülent Ecevit, DSP'den "Güle güle, iyi bak kendine" şarkısıyla,...
Kimse partiyi karıştıramaz
Kemal Derviş bir şeyi eleştirmek istiyorsa buyursun gelsin partinin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.