Putin haklı çıktı
Putin'le yaptığımız görüşmenin ikinci bölümünde daha insani kısmını anlatmayı planlıyordum. Katarina olayı, Kremlin'de yaşam ve siyasetçi olmanın güçlükleri gibi... Ancak sabah saatlerinde Kuzey Osetya'dan gelen okul baskını haberi, kafamızda oluşturduğumuz planı yerle bir etti. Bir grup Çeçen terörist, yeni öğrenim yılının açılış günü bir ilköğretim okulunu basmış ve öğrenci ile öğretmen ve velilerden oluşan 200 kadar yetişkini rehin almıştı. Bu aslında Rusya'da son dönemde tırmanmakta olan terörün zirve noktası oldu. Çünkü iki Rus yolcu uçağının düşürülmesiyle başlayan süreç, Moskova'daki bombalı saldırılarla sürmüştü. Terör, bu kez masum çocukların eğitim yuvasını vurdu. Bu, dünyada Çeçen davasına sempati duyanlar dahil, insanlıktan nasibini almış hiç kimsenin hoş göremeyeceği bir eylem. Üstelik, böylesi fanatik eylemcilere dünya genelinde iğrenç bir yol açabilecek kadar tehlikeli. Hiçbir ülkenin bütün okullarda çok sıkı polisiye önlem alamayacağını düşündüğümüzde, bu bütün çocukları terörün hedefi haline getirebilecek bir dönemin ilk işareti olabilir. Eylemi yapanların bunu din kisvesi altında Çeçenistan'ın bağımsızlığı için yaptıklarını ileri sürmeleri iki büyük inanç sistemi arasındaki gerilime yeni bir halka eklemeye aday. Aslında onlar, bir inancı temsil etmiyor. Putin'in Soçi'de yaptığımız görüşmede özenle altını çizdiği gibi "haydut." Çeçenistan'daki kaos ve iktidar boşluğundan yararlanan köktendinci eylemciler. İnsan hayatı, ister yetişkin, ister çocuk olsun, onlar için önemsiz. Onlar dünyadan habersiz çocukları bile bombaların ve kurşunların hedefi yapabilecek kadar inançtan yoksun insanlar. Daha fazla kan, daha fazla ölümle tatmin oluyorlar. Kendileri de çok iyi biliyor ki, bedeli ne olursa olsun, hiçbir devlet teröristlerin isteklerine boyun eğemez. Teröre boyun eğen bir devlet, yeni terör eylemlerine, yeni okul baskınlarına davetiye çıkarmış olur. Bu nedenle, korkarız ki, bu eylem de iki yıl önce Moskova'daki tiyatro baskını gibi, kanlı bir biçimde sonuçlanabilir. Böyle bir sonuç, 11 Eylül'ün yıldönümünün yaklaştığı bugünlerde terörle, büyük bir inanç sistemi olan İslam'ı bir araya getirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürer. İnsanlığa karşı girişilen bu eylemler, Batı'daki insanların kafasında namaz kılan her Müslüman'ın terörle özdeşleşmesine yol açıyor. Bu tip eylemler, yeni ülke işgallerinin kapısını da açıp büyük güçlerin hukuk dışı uygulamalarına kapı aralıyor. O nedenle, aklı başında herkesin bu terör eylemleri karşısında tek vücut olması ve bunları yapanların adını koymakta çekimser davranmaması gerekir.
Katarina olayı Bu gelişme karşısında biraz uygunsuz kaçabilir ama dün anonsladığımız için Katarina olayının Rus versiyonunu da aktarayım. Konu Ertuğrul Özkök'ün sorusu üzerine açıldı. Biliyorsunuz, bizdeki popüler tarih bilgisine göre, 1711 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Osmanlı kuvvetleri Prut'u kuşatır. Ancak Osmanlı birliklerinin komutanı Baltacı Mehmet Paşa, kentin lideri Katarina ile bir gecelik aşk yaşar, karşılığında da kuşatmada bir gedik açıp Ruslar'ın kenti terk etmesine izin verir. Putin, gülümseyerek dinlediği soruya eğlenerek şu yanıtı verdi: "Bizde bu olayın bir başka versiyonu var. Kuşatma uzayınca, Katarina bütün mücevherlerini çıkarıp bir torbaya koyar. Sonra kentteki bütün kadınların bütün mücevherlerini zorla toplar ve bunları Osmanlılar'a verir. Birlikler kuşatmayı gevşetir, Ruslar da rahatlıkla geçip gider. Büyük Petro da, bu başarısının ardından karısını boşar ve Katarina ile evlenir." Siyasetin insanı yalnızlaştırdığını söyleyen, şu an için eski iş ve okul arkadaşları dışında kimseyle görüşmediğini özenle vurgulayan Putin, Türkiye'ye gerçekten büyük önem veriyor. Bize bu kadar zaman ayırmasından ülkemize gelecek ilk Rus lideri olmasına kadar her eylemi, her sözüyle bunu açıkça da gösteriyor. Dilerim, bu satırlar baskıya geçene kadar Osetya'daki terör eylemi kansız bir biçimde sonuçlanır ve Putin bu tarihi gezisini gerçekleştirir. Gelişmeler gösteriyor ki, iki ülkenin ekonomik alanda işbirliği ile yetinmesi mümkün değil. Başta terör olmak üzere birçok alanda ortak çalışma yapmak şart. Uzak komşuyla daha da yakınlaşmak iki ülkenin de çıkarına olacak çünkü.
|