Irak eylem planı...
Kuzey Osetya'nın Beslan kentindeki vahşette, çoğunluğu çocuk ölen sayısı 300'ü geçerken, Irak'ın kuzeyinde bir süredir devam eden sessizlik de dün bozuldu. Her iki tarafta yaşanan terörün dayanağı da aynı; "Din ve etnik köken..." Etnik ve dini kökene dayalı, çocuk-kadın ayrımı yapmayan terörün "Vehhabi" desteğiyle bu noktaya geleceği uzun süredir bilinen bir gerçekti. 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1999 Ekim'inde Azerbaycan'ın Başkent'i Bakü'ye yaptığı gezi sırasında aynen şunları söylüyordu: "Vehhabilik sorunu bölgede çözülmeli. Fundamentalist (aşırı dinci) hareket, bir süre sonra terör eylemlerine başlarsa, sadece bu bölgenin değil, yarın büyük devletlerin de başını ağrıtan bela olur...'' Beş yıl önce yapılan uyarılara fazla itibar edilmedi. "Milliyetçilik, din kardeşliği" adı altında teröre desteğe devam edildi. "Din merkezli" terörün bir gün çocukları okullarında vurabileceğinin örneği Kuzey İrlanda'da (Belfast) yaşanmasına rağmen anlaşılmadı. Veya anlamak istenmedi. Onlar için, "aynı dinden" veya "etnik kökenden" olmak yeterliydi. Beslan'da yaşanan okul vahşeti, Kuzey Irak'ta Musul ve Kerkük'teki dünkü patlamalar üzerinde hükümetin konuyla ilgili bir yetkilisiyle konuşuyoruz. Dışişleri Bakanlığı'ndaki toplantıda gelişmeleri masaya yatırdıklarını belirtiyor. Hükümet, Genelkurmay, Dışişleri, MİT ve Emniyet'in katılımı ile gerçekleşen toplantının konu başlığı, "Uluslararası Terörizme İlişkin Son Gelişmeler ve Yurtdışındaki Türk Vatandaşlarının Can Güvenliği..." Bölgedeki terörün, bu noktaya gelebileceğini uzun süredir vurguladıklarını belirtiyor. Ülkelerin güç ve istihbaratlarını birleştirerek, bölgesel olarak terörle mücadelede ortak hareket etmesi gereğinin altını çiziyor. PKK'ya operasyon Toplantıda ağırlıklı olarak Irak'ta bulunan PKK/Kongra-Gel unsurları ile Türk şoför ve işadamlarına yönelik saldırılar üzerinde durulmuş. ABD'nin PKK/Kongra-Gel unsurlarını temizleme yönünde sözü olduğunu, ancak bunun zamanlaması konusunda farklı bir yaklaşım gösterdiğini belirtiyor. Bu aşamada Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın, "Sabrımız bir yere kadar. İnsanlarımızın şehit olmasını izleyemeyiz. Üzerimize düşeni yapacağız" sözlerinin, sınır ötesi operasyon seçeneğine yöneliş anlamına gelip gelmediğini soruyoruz. Bir sınır ötesi operasyon seçeneğinin söz konusu olmadığını, Türkiye'nin kendisine göre bazı tedbirlerinin bulunduğunu belirtmekle yetiniyor. "Irak'ta yaygın kaos durumu devam eder, ancak şok bir gelişme olmaz, şartlar bugünden yarına değişmez" diyor. Konuyu Türk şoför ve işadamlarına yapılan saldırılara getiriyor. Aktardığına göre, Irak'ta esir alınan Türklerin çoğunluğu, yapılan uyarıları dik- kate almayanlardan oluşuyor. Irak içinde konvoy ile hareket etmeleri sürekli öğütlenmesine rağmen, Türk şoförlerin, "Konvoy 24 saatte bir gidiyor. Bu sürede iki sefer daha yaparım. Ucuz mazotu nerede bulursam gidip oradan alırım" diyerek cesurluk yapmaları sonucu esir düştükleri vurgulanıyor. "Sizin için varız" Bu olayların önüne geçmek için "Eylem Planı" hazırlanması kararlaştırılmış. Buna göre, Türkiye'nin Irak'ta ABD için değil, Irak halkının ihtiyaçlarını karşılaması için bulunduğu anlatılacak. Bölgedeki radyo ve televizyon kanallarının bu amaçla kullanılması hedefleniyor. Yani, tam anlamıyla bir halkla ilişkiler (PR) atağına geçilecek. Vurgulanan bir nokta daha var; Türkiye'nin Irak operasyonu içinde yer almadan bu ülkede etkin hale gelebildiği... "Eğer operasyona katılıp asker gönderseydik, 5 milyar dolar destek alacaktık. Bunun üç milyarı askeri harcamalara giderdi. Askeri operasyonun içinde olmadan bir yılda 2 milyar dolara yakın (1.8 milyar) ihracat gerçekleştirdik..." Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov'un dün "Irak'a asker göndermekle hata ettik, en uygun zamanda geri çekmeliyiz" sözünden yola çıkıldığında, Türkiye'nin uyguladığı politikanın doğruluğu vurgulanabilir. Ancak, bugün geçerli olan şartların, yarın da devam edip etmeyeceğini göz önünde tutmak gerekir.
|