Kolay çözümü kim bulmuş ki
İstanbul dünya kenti olabilir mi? Dün Mahmut Övür'ün yazısı manşet olmuştu. Övür, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı İstanbul'u kurtarmaya çağırıyor. Övür'e göre Türkiye'de Başbakan Erdoğan önderliğinde "sessiz bir devrim" yaşanıyormuş. Ama bu değişim İstanbul'a uğramamış. Uğramadığı gibi İstanbul belediye başkanları, Erdoğan'ın (Belediye Başkanlığı dönemindeki) mirasını yiyormuş! İnsan şaşırıyor. Erdoğan, İstanbul'u yönetirken, 'kötü yöneticiydi' denemez. Peki ama nasıl bir vizyona sahipti? Erdoğan'ın bizi heyecanlandıran, İstanbul'u dünya kenti yapacak ciddi tek bir projesini hatırlayan var mı? Bugün şikayet edilen gecekondulaşma, Erdoğan'ın döneminde yok muydu? Yollar bozuk, alt yapı yetersiz değil miydi? Erdo- ğan, İstanbul'u 4.5 yıl yönetirken, hepimizin sosyal ilişkileri zayıf olduğu için eleştirdiğimiz, Nurettin Sözen veya Bedrettin Dalan'dan daha mı çok alt yapı yatırımı gerçekleştirdi? Erdoğan öncelikle belediye-halk ilişkisini medeni hale getirdi. İstanbul Belediyesi'ne gelen her vatandaş, derdini anlatacak bir muhatap buldu. Kuyruklar ve yolsuzluk iddiaları azaldı. İstanbul yeşillendi. Yağmurun da etkisiyle kuraklık dönemi sona erdi, su kesintileri bitti. Şehir makyajlandı. Amacım İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı övmek değil. Topbaş diğer başkanlar gibi mevcut sorunlarla boğuşan, bo- ğuşurken kilitlenen bir yönetici. İstanbul'u üç şey kurtaracak. Birincisi vizyon, ikincisi ise vizyonu destekleyen siyasi irade. Ardından da kaynak. Önceki gün, Yapı Merkezi tarafından yapımı devam eden Taksim-Kabataş Füniküler (çekme-asansör sistemi) Tünel Kazısı'nı gezdim. 640 metrelik tünel inşaatında önemli gündü. İki ayrı uçtan başlayan kazı çalışması dün tamamlandı. Yerin ortalama 30 metre altında süren iki kazı, sıfır hata ile birleşti. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Emre Aykar'ın şu sözlerini dinleyin de işimizin ne kadar zor olduğunu anlayın: "Bugün İstanbul'da 12 milyon kişi şehir içi yolculuk yapılıyor. Bu yolculuğun sadece yüzde 5'i raylı sistemler vasıtasıyla gerçekle- şiyor. Paris, Londra, New-York gibi kentlerde ise oran yüzde 40'ları buluyor. (İstanbul'da hafif metro 190 bin/gün, tramvay 160 bin/gün, metro 140 bin /gün yolcu taşyor) Gelişmiş kentlerde her 1 milyon yolcu başna, 300 vagon ve 40 kilometrelik ray döşenmiş. Bu standardı yakalamamız için İstanbul'da 3000 vagon ve yaklaşk 400 kilometrelik ray olması gerekiyor. Halbuki, İstanbul'da toplam 200 vagon ve sadece 50 kilometrelik raylı sistem var. Bugün yatırıma başlasanız, (her bir vagon 1 ile 1.5 milyon dolar, her bir kilometrelik raylı yol için 1 milyon dolar maliyet) en az 3 yıl ve yaklaşk 10 milyar dolara ihtiyacımız olacak" Aykar, ekliyor: "Bu sistemi kurduğunuzda ne yolları sel basar, ne de insanlar yağmur yağdı diye 4 saatte yollarda sürünür." Bu tip yatırımlar yapılmadığı için 2 milyon 350 bin aracın trafiğe kayıtlı olduğu İstanbul'da toplu taşmayı, 3 bin 800 otobüs, 7 bin minibüsle becermeye çalışıyoruz. Alt yapı eksik kaldığından her yoğun yağmur ve kar yağışında, belediyeyi "Bizi neden uyarmadınız, okulları neden tatil etmediniz" diye eleştiriyoruz. Halbuki yılın nerdeyse 6 ayını eksi 5 derece ile kar altında geçiren Moskova'da okulların neden tatil edilmediğini, yolların kapanmadığını hatırlamıyoruz bile. Anlayacağınız, Başbakanlara "el koy çöz" çağrısı yapmak işin en kolay ama hiç işe yaramayan kısmı. Keşke faydalı olsaydı...
|