|
 |
 |
 |
|
| İki 'Zafer'in çeyrek asırlık başarı öyküsü
|
|
İş hayatına sıfırdan başlayan Zafer Yıldırım ve Zafer Kurşun, 25 yılda bir imparatorluğu kurdu. Orjin Deri'nin sahipleri başarılarının sırrı için "İyi bir evliliğimiz var" diyor.
Sıfırdan yaratılan krallık
Zafer Yıldırım ve Zafer Kurşun işe sıfırdan başladılar ve kurdukları şirketi 100 milyon dolarlık ciroya ulaştırdılar. Orjin Deri başta Armani ve Hugo Boss olmak üzere dünyanın en önde gelen markalarına üretim yapıyor.
Onlar Türkiye'nin en başarılı ve en zengin işadamlarından. Onlar Türkiye'nin deri sektöründeki en büyük ihracatçı şirketlerinden birinin sahipleri. Onlar kendi deyimleriyle sıfırdan değil sıfırın altından başladılar bu işe. İkisi de memur çocuğu ama asla maaşlı çalışmayı düşünmediler. Hep kendi işlerini kurmayı hayal ettiler. Devlete saygıyla büyütüldüler ama devletle hiç iş yapmadılar, talep bile etmediler. Onlar sıfırın altından başladıkları işin cirosunu 100 milyon dolara çıkardılar. Ne mi yapıyorlar? Hugo Boss, Armani ve Zegna gibi dünyanın en önemli markalarına deri üretimi yapıyorlar. Farklı büyüme stratejisiyle son 5 yılın en ilgi çeken grubu Orjin'in sahibi, 25 yıldır beraber çalışan iki has arkadaş onlar. Ortakla çalışmak zordur, ortaklı şirketlerin geleceği ayrılmaktır cümlelerine inat çeyrek asırdır hem işlerini hem özel hayatlarını, hem de isimlerini paylaşıyorlar.
UYUMLU BİR EVLİLİK
Bu haftaki pazartesi konuklarım Orjin Grup'un sahipleri Zafer Yıldırım ve Zafer Kurşun. Öyle kolay değil onları bir araya getirmek. Bütün başarıları ve maddi durumları bir yana son derece mütevazı bir hayat yaşıyor, medyada gözükmekten pek hoşlanmıyorlar. Yıldırım ve Kurşun ile "İki Zafer" mucizesini konuştuk. Tabii yeni projeleri de. Yıldırım anlattı, Kurşun sustu. Kurşun konuştu, Yıldırım destekledi. Bırakın ortaklığı, evliliklerde bile böylesine bir uyum yakalamak zor. Hikayelerini ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
ZAFER YILDIRIM
Zafer Yıldırım 1952 Of doğumlu. Annesi ev kadını, babası memur olan Yıldırım beş kardeşten tek erkek olanı. "O zamanlar ya doktor ya da mühendis olmayı düşleyebilirdiniz" diyor Zafer Yıldırım. "Ben de o şekilde makine mühendisi oldum. Hiç unutmuyorum, bir gün İstanbul Yıldız Üniversitesi'ndeyiz. Hocamız bir alet getirdi ve dedi ki 'Bakın bu bir hesap makinesi.' Hayatımızda hiç görmemişiz o güne kadar. Amerika'daki öğrencilerin hepsinde bundan varmış diye bir dedikodu çıktı. O zaman sınıfın çoğunluğunu memur çocukları oluşturuyordu. Ama ben hiçbir zaman maaşlı çalışmak istemedim. Hep kendi işimi kurayım diye hayal ettim." Yıldırım üniversitedeyken İstanbul'daki öğrenci olaylarına da yakından tanık olur. Baba evine sadece Ulus ve Cumhuriyet gazetesi giren Yıldırım o dönemde CHP gençlik kollarına bile katılır. "O dönemin acısını çok yakın yaşadık biz. Belki de o yüzden üniversite bitince Türkiye'den uzaklaşmak istedim."
ALMANYA'YA İLK GİDİŞ
Üniversiteyi bitirdikten sonra Almanya'ya akrabalarının yanına giden Zafer Yıldırım orada hem dil öğrenir hem de çalışma hayatına atılır. Yarım gün dayısının deri konfeksiyon şirketinde çalışan Yıldırım Almanya tecrübesinin ona iş hayatında çok şey kattığı düşüncesinde. " 1970 yılını düşünün, bir Türk firması kalkıyor ve kendi ofisini kuruyor. Önce döviz sıkıntısı yüzünden ithalat yapma güçlüğü çekiyorsunuz. Ama Alman mantığı ve düzeni bize çok yardımcı oldu. Eskiden Esen ve Mekap ayakkabıları vardı. Biz onların derisini yaparak işe başladık. Bana 'Gel benimle çalış' diyen akrabama tek koşul getirdim 'Olur ama ben de ortak olacağım.' Fabrika işi öyle başladı. Önce kurdum, sonra işlettim ve o dönemin Türkiye koşulları konfeksiyonu Almanya'da yapmayı getirdi."
ZAFER KURŞUN
Orjin grubunun diğer ortağı Zafer Kurşun da memur bir babanın oğlu. İstanbul'da doğan Kurşun, Atatürk Beyoğlu Lisesi'ni bitirdikten sonra üniversite sınavında şansını denemiş ama başarılı olamamış. Hemen askere giden kurşun döndüğünde kendi deyimiyle ne iş bulsa orada çalışmaya başlamış. "İlk işim Mahmutpaşa'daydı. Orada yapmadığım iş kalmadı. Sonra Marmara Oteli'nde çalıştım. Altı ay sonra otomasyon sistemleri kuruyordum. O zamanlar sistemler mekanikti. Ben de kursuna gidip öğrendim. Muhasebenin her bölümünde çalıştım. İşkolik bir tip olduğum için kısa sürede güzel bir noktaya geldim. Sonra Sheraton Oteli'nde çalışmaya başladım."
DEVLET ERİŞİLMEZ NAMUS
Zafer Kurşun da CHP'ye gönül vermiş bir isim. Dönemin en sıcak olaylarını yakından yaşayan Kurşun "O dönemde insanın kendisini siyasetten soyutlaması imkansızdı" diyor. "Ne kadar ben İstanbul'da doğmuş olsam da Zafer ile kökenimiz açısından aynı yerdeniz. Zaten çok uzaktan akrabayız. O kökende ise CHP vardı. Biz devlete terbiyeyle büyütüldük. Devlet malı bizim için çok önemliydi, hala da öyledir. O erişilmez bir namustur. Kendi malınıza ne olursa olsun devletin malına saygı göstermeniz gerekir. Belki de bu titizlik yüzünden devletle hiç çalışmadık, istemedik bile."
İLK HEDEF BEŞ YILDA GELDİ
İki Zafer'in buluşması 1979 yılına rastlar. İstanbul'da bir deri atölyesinde tanışan Zafer Kurşun ve Zafer Yıldırım o günden sonra hiç ayrılmazlar. "Önce ben muhasebe işlerine bakıyordum. Sonra Almanya'daki fabrika işi çıkınca ben de Almanya'ya gittim. Orjin öyle büyümeye başladı. 1980 yılında tabakhane ve konfeksiyonla başlayan serüven sekiz yıl sonra bizim diğer iki ortaktan ayrılmamızla başka bir boyut kazandı." 1990 yılında, 10 yılda deri üretiminde kendilerine 50 milyon dolar hedef koyan Yıldırım ve Kurşun bu hedefi sadece 5 yıl sonra yakalarlar. 2000 yılında ise 100 milyon doları geçerler. Ve Orjin deri dünyanın en önemli markalarına deri üretimi yapar hale gelir. Peki bu başarı öyküsü böylesine kolay mı yazıldı? Hiç mi umutsuzluğa kapılıp "Bitti bu iş" dedikleri olmadı?
İSTANBULLU
Zafer Kurşun "Olmaz mı?" diyor "Ama anlıktır, sinir anında olur. Saatlik gidip gelmeler yaşarız. Bazen kötü hissederiz ama kısa sürer. Hiç unutmuyorum Düsseldorf'ta ilk yapıyı kurduğumuz zaman kredi için başvurmuştuk. Öyle zorlanmıştık ki... Bize uzun süre kredi vermediler. Ama çalışmaya başladıktan 2 yıl sonra 3 milyon mark kredi aldık. Bunu sadece bizim başarımız olarak görmemek gerek. O dönemde Türkiye de bir yükseliş içindeydi.Ülke olarak yıldızımız parlıyordu. Kişileri devletlerden ayıramazsınız. Orada bizim başarılarımızın yanında Türkiye'nin yükselen değerleri de önemliydi."
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
