Sorumluluğa çağrı
Ortak değerlere yönelik saldırılara sessiz kalanlar geçmişe bakmalı.
Türkiye, son dönemde gerçekleştirdiği reformlarla tarihi bir eşiğe geldi. Bu reformlar, Türkiye'nin doğusundan batısına tüm yurttaşlarının yaşam kalitesini artırdı. Bugün ülkemiz, 3-5 yıl önce hayal bile edemediğimiz gelişmelere tanıklık ediyor. Kürtçe kursları açılıyor, televizyonlarda Kürtçe türkü söyleniyor, Kürt kimliği açıkça ortaya konuyor. Bunları yetersiz bulan, daha da geliştirilmesini isteyenler elbette vardır. Ancak, bunun yolu ve yöntemi Türkiye'de binlerce kişinin genç yaşta ölümüne neden olmuş bir terör örgütü liderinin peşinden gitmek değildir. Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal'in 1929'da altını çizdiği üzere, daha kuruluşunda en kapsayıcı vatandaşlık kavramını atmış bir ülkedir. Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" diyerek, ırkçı olmayan bir vatandaşlık kavramı ile yola çıkmıştır. İmparatorluktan gelen ülkemizde bugün etnik kökeni çok değişik gruplar vardır. Ama hepsinin ortak bir bağı var: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı. Bugün Türkiye'de bu etnik grup özelliğini "ırkçı" açıdan yorumlayıp, ulusun birliğini, devletin bütünlüğünü hedef alan bir siyasetin adım adım tırmandırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu, başta demokratikleşme adımlarından en fazla yararlanan kesimler olmak üzere, herkesi sıkıntıya sokacak bir yoldur. Türkiye Cumhuriyeti'nin bireylere tanıdığı hak ve özgürlükleri ülkenin birlik ve beraberliğini hedef alacak siyaset yolunda kullanmak, sonuçta bu hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılmasına yol açabilir. Böyle bir siyaset, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm yurttaşlarının özgürlük ve refahını artıracak Avrupa Birliği projesini tehlikeye sokacaktır. Böyle bir siyaset, sivil politikaları devre dışına atma riskini beraberinde getirecektir. Ayrıca böyle bir siyaset, Cumhuriyet'in yurttaşlarını birbirine düşürme tehlikesini de ortaya koyacaktır. Bu politika Türkiye'nin geleceğini karartan bir politikadır. Bugünden şiddetle kınanması gerekir. Biz, ırkçı terörü, şiddeti yeterince kınamayan böyle bir politikanın karşısındayız. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde siyaset yapanların bu ülkenin temel değerlerine saygı göstermesi gerekir. Türk Bayrağı bu değerlerin en başında gelir. Biz, bugüne kadar gerçekleştirilen tüm demokratikleşme çabalarının yanında olduk. Bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Ancak, bu özgürlüklerin bir kısım odaklarca kötüye kullanılarak ulusal birlik ve bütünlüğümüzü temsil eden değerlere saldırılara karşı kayıtsız kalamayız, kalmayacağız. Toplumun demokrasiye inanan tüm kesimlerinin de aynı düşüncede olduğu kanaatindeyiz. Bu topraklarda barışın, refahın ve demokrasinin hüküm sürmesini istiyorsak, bizi bugünlere taşıyan ortak değerlere hep birlikte sahip çıkmamız şart. Ortak değerlere yönelik saldırılara göz yumanlar, sessiz kalanlar, gizli gizli sahip çıkanların yakın geçmişe bir daha dönüp bakmasında büyük yarar var. Türkiye'nin yakın gelecekteki başarısı, herkesin sorumluluğunu bilip buna uygun davranmasına bağlı. Sorumluluğunu bilmeyenler hiçbir hakkı kullanamaz duruma düşer.
|