Babacan: Bankacılıkta yabancı taze sermaye girişi şart
Devlet Bakanı Ali Babacan, dışarıdan bankacılık sektörüne taze sermaye girişinin şart olduğunu vurgularken, ''Biz bu kapıyı kapatırsak ekonomimiz önüne büyük bir engel, bariyer koymuş oluruz'' dedi.
Babacan, IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun Türkiye ile ilgili stand-by düzenlemesini bugünkü gündemine aldığını, stand-by'ın onaylanmasıyla birlikte artık yeni dönemin resmen başlayacağını söyledi.
Burada herhangi bir problem görünmediğini belirten Babacan, şu anda 19 milyar doları aşan IMF'ye olan borcun, 3 yıllık stand-by sonucunda 10 milyar doların altına inmiş olacağını söyledi.
Bunun bir çıkış programı olacağını da belirten Babacan, stand-by sonunda geriye kalan borcun, Türkiye'nin kendi kaynakları ile ödenebileceğini düşündüğünü ifade etti.
IMF İLE SON STAND-BY MI?
IMF ile 2008 Mayıs sonrasında için, kredi unsuru olan yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olmayacağını şimdiden öngördüklerini belirten Babacan, ''Ama bunun nihai kararı, o günler gelince verilecek'' dedi. IMF ile çalışmanın çeşitli formatları olduğuna dikkati çeken Bakan Babacan, bunlardan hangisi iyi ise o tarih geldiğinde karar verileceğini vurguladı. NİYET MEKTUBUNUN İÇERİĞİ
Babacan bu arada, IMF'nin diğer ülkelerde yaşadığı başarısızlıklarda bir sahiplenme eksikliği görüldüğünü, Türkiye'de de geçmişte aynı sorunun yaşandığını hatırlatırken, geçen dönemde tamamlanan stand-by'ın Türkiye IMF ilişkilerinde bir ilk olduğunu vurguladı.
2005-2007 döneminde uygulanacak programın Türkiye'nin kendi programı olacağını söyleyen Babacan, ''bu işin sahibiyiz'' diye konuştu. Babacan, yeni niyet mektubunun 2.5 sayfalık kapağında genel politikalar bulunduğunu, ardından ayrıntıların yer aldığı ekonomik politikalarla ilgili bir memorandum denilebilecek bir bölümün yer aldığını bildirdi. Mektupta, büyüme, enflasyon gibi ana hedeflerde sürpriz olmadığını anlatan Babacan, para politikaları ve diğer bazı hedeflerde küçük güncellemeler yer aldığını bildirdi.
CARİ AÇIK
Cari açığın, bu yıl nominal olarak geçen yılın altında kalacağını daha önce de açıkladıklarını, bu projeksiyonun hala geçerli olduğunu vurgulayan Babacan, Mart ayı rakamlarının da beklentiler çerçevesinde geldiğini belirtti. Ancak cari açık ve ödemeler dengesini, ''devamlı'' yakından izlediklerini anlatan Babacan, gerektiğinde tedbir aldıklarını, konuyu yakından izlediklerini kaydetti. 2005 bütçesi ile ilgili de, şu an için önlem alınmasını gerektiren bir durum ya da sıkıntı olmadığını da vurgulayan Babacan, ''Niyet mektubunda da böyle bir şey yok'' dedi.
FRANSA'DAKİ REFERANDUM
Fransa'da yapılacak referandumun Türkiye'ye etkileri konusunda da Babacan, ''Eğer biz Türkiye olarak AB konusundaki kararımızı korursak, toplumsal destek ve siyasi irade güçlü şekilde devam ederse, korkacak hiç bir şey yok'' diye konuştu.
Müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim'in ''ciddi bir tarih'' olduğunu söyleyen Babacan, AB'nin kuralları, kurumları olan ciddi bir müessese olduğunu, bunun herhangi bir ülkede esecek kısa vadeli rüzgarların değiştirmeyeceğini söyledi.
Hükümet olarak AB konusundaki kararlılığın devam ettiğini ve önemli olanın uzun vadeli hedefe kilitlenmek olduğunu da vurgulayan Bakan Babacan, ''Bu da, tam üyelik için gerekli olan kriterleri yerine getirmek ve Türkiye'nin bu tranformasyon sürecinden geçmesini sağlamaktır'' dedi.
Bu dönemde reform sürecinin tartışılabileceğini belirten Babacan, ancak ''Türkiye AB sürecine girsin mi girmesin mi'' tartışmalarının geride bırakılması gerektiğini kaydetti.
Babacan, Türkiye açısından önemli olacak referandumun, yaklaşık 10 yıl sonra gerçekleştirilecek tam üyeliğe ilişkin referandum olduğunu da söyledi.
KRUEGER'İN ASGARİ ÜCRETE İLİŞKİN SÖZLERİ
IMF 1. Başkan Yardımcısı Anne Krueger'in ''asgari ücretin yüksek olduğu'' yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Babacan, yeni stand-by görüşmelerinde asgari ücrete ilişkin özel bir konunun gündeme gelmediğini ifade etti.
2004 yılı başında IMF ile asgari ücret konusunda böyle bir tartışmanın yaşandığını, buna karşılık yüzde 9.3 enflasyon gerçekleşen dönemde asgari ücrete yüzde 40'a varan oranda artış getirdiklerini hatırlatan Babacan, şöyle devam etti:
''Geçtiğimiz sene büyük bir tartışma konusu olduğu için, onların görüşleri farklı açıkçası. Ama biz Türkiye'yi iyi biliyoruz, çok iyi tanıyoruz ve Türk insanının özelliklerini, Türk ekonomisini yapısını gayet iyi biliyoruz...Bu adımı attığımızda ihracatımızın yüzde 30 arttığı, enflasyon hedefimizi de hedeften daha aşağıda tutturduğumuz bir yıl yaşadık. Dolayısıyla IMF'nin bu endişelerinin son derece gereksiz olduğu da ortaya çıkmış oldu.''
BÜYÜME, HALKA NE ZAMAN YANSIYACAK?
''Ekonomide yaşanan gelişmelerin halkın cebine ne zaman yansıyacağına'' ilişkin de Babacan, aslında 2001 yılına göre herkesin çok daha iyi bir noktaya ulaştığını, ancak Türkiye'nin AB ülkeleri gibi müreffeh bir seviyeye ulaşmasının zaman alacağını kaydetti.
Büyümenin küçük işletmelere yeterince yansımadığı eleştirileri konusunda da Babacan, halkın tüketim harcamalarında bir azalma olmadığını belirtirken, burada zincir mağazalara bir kayış gözlendiğini söyledi.
Bunun yanında 2004 yılında tüketici kredileri ve kredi kartlarında yaşanan büyük artışlar nedeniyle, halkın bu yılki gelirinin bir kısmını harcadığına işaret eden Babacan, ancak bu durumun geçici olduğunu bildirdi.
Burada bir tehlike görmediklerini, BDDK'nın geçen yıl gerekli tedbirleri aldığını ifade eden Ali Babacan, tüketici kredilerinde bir yavaşlama görüldüğünü, tek artışın konut kredilerinde yaşandığını belirtti ve buna da sıcak baktıklarını vurguladı.
YABANCILARIN BANKACILIK SEKTÖRÜNE GİRİŞİ
Sermaye açısından artık yerli yabancı sermaye farkı gözetmediklerini vurgulayan Ali Babacan, Türkiye'de bankacılık sektörünün hızla büyümesi gerektiğini, bunun için de sermaye gerekeceğini söyledi.
Türkiye ekonomisinin büyümesinin desteklenmesi için büyük bir bankacılık sektörüne ihtiyaç olduğunu yineleyen Babacan, bunun için de yabancı sermayeye gereksinim olduğunu vurguladı. Babacan, şöyle devam etti:
''Bu sermayeyi Türkiye'den bulamayabiliriz. Mutlaka açık tutmamız lazım kapıları. Hiç bir yüzde telaffuz etmemeliyiz yüzde 30-50-80. Bankacılık sektörünmüzün büyümesine, bununla beraber sermayeye ihtiyacı var. Dışarıdan mutlaka bankacılık sektörümüze taze sermaye girişi şart. Şimdiden böyle kısıtlamalarla işte (milli bankacılık sistemiz şöyle, böyle) bu tür söylemlerle biz bu kapıyı kapatırsak ekonomimiz önüne büyük bir engel bariyer koymuş oluruz. Telaffuz dahi etmemeliyiz.''