Tribünlere oynayan AB blöf mü yapıyor?
Avrupa Birliği (AB) yolunda Türkiye çok fedakarlık yaptı. Doğrusunu söylemek gerekirse Erdoğan Hükümeti hepimizi şaşırtarak inanılmazı başardı. Hükümet olarak çoğu zaman yaptıkları ile birçok kesimi karşısına da aldı. Yılmadan, taviz vermeden, kararlı tavrını sürdürdü. Bu zorlu mücadele sonunda 17 Aralık'ta hedeflenen gerçekleşti ve müzakere tarihi alındı. AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlayacağı 3 Ekim geldi çattı. AB'li dostlarımıza gün doğdu. "Türkiye'yi hiç bu kadar darda yakalamamıştık" dercesine ne koparırsak kârdır mantığı ile hareket ediyorlar. Gün geçmiyor ki, tam her şey bitti, müzakereler sıkıntısız başlayacak derken, bir AB'li dostumuzdan olumsuz bir açıklama gelmesin. Bunun başını da Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac çekiyor. Başbakan Erdoğan, Napoli'de yaptığı açıklamada bazı AB ülkelerini 'Tribüne oynamakla' eleştirerek ekliyor. "Türkiye'nin vereceği herhangi bir şey kalmamıştır. Kopenhag siyasi kriterleriyle 17 Aralık 2004 zirve kararlarının gerekleri yerine getirilmiştir." Başbakan Erdoğan yerden göğe kadar haklıdır. Türkiye üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğine göre, AB'nin de 3 Ekim önündeki tüm engelleri kaldırması gerekir.
Arkamızı döner gideriz Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İngiliz "Economist" dergisinde yer alan açıklamasında eğer AB yeni bir koşul getirirse "Arkamızı döner gideriz" diyerek feryat etme noktasına gelmiştir. Bakan Gül, Newport'ta Türk gazetecilerle sohbet ederken, Türkiye'nin 17 Aralık'ta ortaya koyulan gidişatı vaktinden önce yerine getirdiğini söyleyerek "Fırsattan istifade edip bazı şeyleri kotarma girişimi kabul edilemez" açıklamasını yaparken belli ki çok doluydu. Bakan Gül, bu açıklamasını AB'li dostlarla gerçekleştirdiği bir dizi görüşme sonrasında yaptığına göre, Kıbrıs Rum Kesimi lobisinin limanların açılması ile ilgili bazı AB'li dostların blöfünü gördüğünü ortaya koymaktadır. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün açıklamaları Türkiye'nin niyetini tam anlamıyla ortaya koymaktadır. Öte yandan ekonomi çevreleri AB'ye yönelik olumlu bakışını sürdürmektedir. Bütün bu olumlu yaklaşımlara rağmen, AB'nin Türkiye'yi içine almak istemiyorsa Türk İş dünyasının yalnız kalmayacağını ve kendisine 'başka rotalar' belirleyeceğini de hesaplaması gerekir.
|